28 Ağustos, 2018

YABANCILARA GÖRE ESKİ TÜRKLER




KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: YABANCILARA GÖRE ESKİ TÜRKLER
KİTAP YAZARI: AH. DJEVAT
***
Kitap,muhtelif devirlerde Türkiye’ye gelmiş ve ikamet etmiş ecnebi yazarların yayınladığı kitaplardan derlenmiştir…
Kitap, din ve etnik kökenlerine göre Osmanlı devletinde yaşayan halkların, sosyal ve ahlakı yapılarını incelemektedir…
Yazarlar, “dönmeler hariç Türkleri; ciddi, sakin, asaletli yönleriyle Rum ve Ermenilerden hemen ayırt edersiniz” diye yazıyorlar…
Ayrıca Rum ve Ermeniler için, sözüne güvenilmeyen, kavgacı ve hırsız olduklarını söylüyorlar…
Yahudiler hakkında lehte veya aleyhte hiçbir ifadeye kitapta rastlamadık…
***
Aşağıda yazarların Türkler için söylediği harika ifadeleri okuyacaksınız…
“Türkler bu kadar asil ve aynı zamanda sade tavırları aldıkları terbiyeye mi borçludurlar?
Hayır!
Bütün bu hususiyetler tohum halinde mizaçlarında mevcuttur…” Garahville Murray
“Türkler dinleri icabı kendi dinlerine düşman olanlara bile müsamahakâr ve misafirperverdirler…” J.J.Rousseav
“Türk’ün sözü dünyanın en sağlam senet ve imzaları kadar muteberdir…” TH.GATUIER
***
Yazar D.Urouhart çok ilginç bir iddiada bulunarak, “istikbalde Osmanlı milletinin inkişaf edeceği saha Trakya ve Küçük Asya’dır…
Türk milleti imparatorluğu, şark âleminde üzerine düşen vazifeyi ifaya burada hazırlanacaktır…
Bu yüzden İstanbul sadece Türklerin değil şarkın merkezidir” diyor…
Aynı yazar başka bir ifadesinde, “ Türkleri şu anki halleriyle değil, geçmişteki halleriyle kıyaslamalıyız…
Çünkü onlar bizim birkaç asır evvelki halimizi yaşıyorlar…
EĞER ONLAR ESKİ ZAMANLARA AİT KUSURLARI SİNELERİNDE TAŞIYORLARSA, UNUTMAYALIM Kİ FAZİLETLERİ DE TAŞIMAKTADIRLAR…
***
Milli Eğitim Bakanlığının 1826 numaralı tebliğler dergisi ile tavsiye ettiği kitabın yeni baskılarının olup olmadığını bilmiyoruz; ama bir şekilde temin etme imkânınız olursa, bizde okumanızı tavsiye ediyoruz…

24 Ağustos, 2018

İNSANIN YARATILIŞ VE YÜCELİŞİ




KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: İNSANIN YARATILIŞ VE YÜCELİŞİ
KİTAP YAZARI: A.CRESSY MORISON
***
Kitabın asıl adı “İnsan Yalnız değildir” şeklindeydi…
Yayınevi yazarın Hıristiyan olması dolaysıyla, kitabın içeriği ve kapak ismine müdahaleyi uygun bulmuş…
Kitap muhtemelen 19. Yüzyılın başlarında yazıldığı için bugün bilimin ulaştığı zirve noktalarından mahrumdur…
Örneği bir güvenin 900 metre uzağa sinyal göndermesi ve karşı cinsi davet etmesini önemli bir bulgu olarak izah ederken, buna örnek radyo dalgalarını örnek vermekteydi…
Hâlbuki günümüzde cep telefonu insanların kıtalar arası görüşmesine imkân sağlamaktadır…
Hem de herkesin duyacağı bir şekilde değil, kişiye özel bu imkânı sağlamaktadır…
***
Kitabın asıl amacı, metafizik ve tekâmüle cevap niteliğindedir…
Kitap; göklerin, yerin, uzayın, bitkilerin, hayvanların, hayatın, zamanın ve insanın yaratılışını tek tek ele alıyor ve “tesadüf oluşum” fikrini yerden yere vuruyor ve de böyle bir şey olamayacağını belgeleriyle ispat ediyor…
***
Kitabın açıklama kısmında, “kâinatta her şey, insan yaratılmadan milyonlarca yıl önce yaratılmış ve insanın yaşayacağı kıvama getirilmiştir.” denilmektedir…
Kutsal dinlere göre adem topraktan yaratıldığından, önce toprak yaratılmıştır…
Nebula ve su ısı değişimleri etkisiyle taş ve toprağı meydana gelmiştir…
Sırasıyla bitki ve hayvanlar yaratılmıştır…
Ve bu oluşumlar milyonlarca yıl almıştır…
Kitaba göre insanın yaratılışı daha yenidir…
***
Kuran’a göre düzeltmeler yapan yayınevi, “tekâmül (evrim) vardır, ancak bu evrim türler arası geçiş şeklinde değildir” diyor…
Yani “insan maymundan türememiştir” demek istiyor…
Bu noktada iki Kuran ayetini örnek gösteriyor…
“Allah her canlı şeyi SUDAN yarattı. Onlardan kimi karnı üzerinde yürür, kimide dört ayak üzerinde yürür. Allah dilediğini yaratır. Çünkü Allah her şeye kadirdir.” (NUR SÜRESİ 45. AYET)
“Onun ayetlerinden (delillerinden) biri sizi TOPRAKTAN yaratmasıdır. Sonra siz yeryüzüne yayılan İNSANLAR oluverdiniz” (Kur’an-i Kerim 30/20)
Ayetlere göre, hayvanlar ve bitkiler SUDAN, insanlar TOPRAKTAN yaratılmıştır…
***
Yazar dini gereği alıntılarını İncil’’den yapıyor…
Örneğin İncil’deki “ bütün YEŞİL otları et için verdim” ayetine “yeşil otlarla ilgili cümlenin doğru oluşu, KLOROFİLİN keşfine ve hayatın varlığının yeşil şeylere dayandığı gerçeği ilim tarafından açıklanıncaya kadar ispatlanmamıştır” şeklinde yorum (tefsir) getirmiştir…
Biz Müslümanlar, tahrif edilmemiş kutsal kitaplara iman ettiğimize göre,incilin bu ayetini ve yazarın yorumunu doğru kabul ediyoruz…
Allah son kitabı Kuran’ın Yasin süresinin 80. Ayetinde, “O, sizin için YEŞİL ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz” demekte, ancak her nedense bizim tefsircilerimizin birçoğu KLOROFİL’in bilim tarafından keşfinden önceki tefsirlere itibar etmektedir…
İnternetteki araştırmamız bunu doğrulamaktadır…
Buna rağmen http://www.kurantefsiri.com/ sayfası aşağıdaki güzel tefsiri getirmiştir…
Allah razı olsun…
BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM
BÜTÜN AĞAÇLAR YEŞİL YAPRAKLARIYLA KROLOFİL ÖZÜMLEMESİ YAPARLAR.
FOTOSENTEZ YOLUYLA KÖKLERİNDEN ALDIKLARI SUYU VE YEŞİL YAPRAKLARINDAN TEMİN ETTİKLERİ KLOROFİLİ HAVADAN ALDIKLARI KARBONDİOKSİTİ VE GÜNEŞ IŞIĞINI DA KULLANARAK GIDALARI OLAN KARBONHİDRATLARI FOTOSENTEZ YOLUYLA OLUŞTURURLAR.
VE DEVAMLI OLARAK OKSİJEN AÇIĞA ÇIKARIRLAR.
OKSİJEN İNSANLARIN VE HAYVANLARIN HAYATÎ MADDESİDİR.
OKSİJEN OLMADAN HİÇ KİMSE YAŞAYAMAZ.
İNSANLAR VE HAYVANLAR HAVADAN OKSİJEN ALIRLAR, KANLARINI TEMİZLERLER SONRA DA DIŞARIYA KARBONDİOKSİT VERİRLER.
HAVADAN ALDIKLARI OKSİJENİN KARŞILIĞINDA İNSANLARIN VE HAYVANLARIN ARTIK MADDESİ KARBONDİOKSİTTİR.
BU KARBONDİOKSİTLE BİTKİLER HAYATLARINI SÜRDÜRÜRLER. ÖYLEYSE KÂİNATTA BİTKİLER VE İNSANLAR BİRBİRİNE MUHTAÇTIR. HERŞEY BİRBİRİNE MUHTAÇTIR.
MUHTAÇ OLMAYAN SADECE ALLAH'TIR.
ATEŞİN OLUŞABİLMESİ İÇİN MUTLAK OLARAK OKSİJENE İHTİYAÇ VARDIR.
VE OKSİJEN YAKILIR. ALLAHÛ TEALÂ: “BÖYLECE SİZ, ONDAN YAKARSINIZ.” DEMEKTEDİR.
EĞER ALLAHÛ TEALÂ ODUNU KASTETSEYDİ “SİZE AĞAÇLARI YAKACAK OLARAK KULLANDIRAN O'DUR.” DERDİ.
AMA “YEŞİL AĞAÇTAN ATEŞ KILAN” DİYOR.
OKSİJEN YOKSA ATEŞ OLUŞAMAZ, ATEŞİN OLUŞABİLMESİ MUTLAKA OKSİJENE BAĞLIDIR.
ÖYLEYSE ATEŞİ OLUŞTURAN TEMEL MEFHUM, AĞAÇLAR TARAFINDAN KROLOFİL ÖZÜMLENMESİYLE TABİATA SALINAN OKSİJENDİR.
not:bu yorumdaki eksiklik,fotosentez sonunda oluşan carbon(besin) yanıcı,oksijen yakıcıdır...
***
Doğrusunu şüphesiz ki Allah bilir…

19 Ağustos, 2018

İNGİLİZ DERVİŞ




KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: İNGİLİZ DERVİŞ
KİTAP YAZARI: MEHMET HASAN BULUT
***
Tarihçi olmamasına rağmen tarihimizi yazan EMİN OKTAY’a , “madem tarihçi değildin neden yazdın?” diye sorduklarında , “bana ‘yaz’ dediler, bende yazdım” diye cevap vermesi, her şeyin sinsice bir kazığa bağlandığı anlamına geliyordu…
Bu kazık öyle bir kazıktı ki, MÜSLÜMAN-TÜRK MİLLETİNİN böğrüne saplanmıştı…
Her tarafı mayınlarla döşeli bu kazığa ulaşmakta öyle her baba yiğidinde harcı değildi!
***
Türk milletinin böğrüne bu kazığı saplamayı “yeşil abalı” romanı, “İngilizler, Türklerin teninden içeri girme kabiliyetine sahip adamları (ajan,casus) çıkartabilen yeryüzünde ki tek ırktır” şeklinde ifade etmiştir…
Yani bu kitabında kahramanları olan Aubrey Herbert ve Bennett gibi adamlar…
Lawrence daha çok Arapların teninden içeri girmişti…
Ama ne giriş, kim bilir bizden gözükmek için namaz bile kılmışlardır…
Fikir babaları Machiavelli , “aldatarak elde edebileceğin bir şeyi, asla güç kullanarak kazanmaya çalışma” nasihatini vermişti onlara…
Bu yüzden onlar tapınak şövalyelerinin en önemli silahıydı…
Bu silah için bir Kızılderili atasözü, “bir derede iki balık kavga ediyorsa ,oradan beş dakika önce uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir” demektedir…
***
Mükemmel özelliklerinden dolayı II. Abdülhamit’in teninden içeri giremeyen tapınak şövalyelerinin casus ve ajanları, II. Abdülhamit’in çevresine kripto vatan hainlerini yığdılar…
Bu kriptolar, Osmanlı Bankası ve Türk Petrol gibi gözüküyordular…
Bu noktada da Machiavelli’nin , “insanlar görünüşe bakarak aldanırlar” ifadesi rehberleriydi…
Bu yüzden MÜSLÜMAN ve MİLLİ gördüğümüz birçok kişi tapınakçıların adamıydı…
Bu adamlar, Osmanlının yıkılmasında ve yeni devletin kurulmasında da öncü oldular…
***
Konuyu yakın tarihimize ışık tutan kitaptan bir hadisle noktalayalım…
“BİR CAMİDE BİNDEN FAZLA KİŞİ NAMAZ KILACAK; AMA İÇLERİNDE BİR TANE MÜMİN BULUNMAYACAK” –Hadis-i Şerif-DEYLEMİ
***
Allah’ın zati müstesna, her şey fanidir-Kasas 28/88

07 Ağustos, 2018

SULTAN ABDÜLHAMİD’İN HATIRA DEFTERİ




KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: SULTAN ABDÜLHAMİD’İN HATIRA DEFTERİ
KİTAP YAZARI: İSMET BOZDAĞ
***
Yıl 1976, lise 2. Sınıf öğrencisiyim…
Siyasi olaylarla birlikte öğrenci olayları da alabildiğine hızlı bir şekilde yol almaktaydı…
Yani sağcı veya solcu olmamanın mümkün olmadığı zamanlar…
Kimilerinin ağzında “özgürlük ve barış…”,kiminde ise “çırpınırdı Karadeniz…” şarkıları…
Her ne kadar gönüller TÜRKÜN BAYRAĞINA bakmaktan yana ise de, birçok öğrenciyi öğretmen egemen gücü “özgürlük ve barış” şarkılarına doğru çekiyordu…
Zaman o zaman…
Neyin ne olduğunu anlamaya çalışırken elime bu kitap geçti…
Lise 2 tarihinden zar zor geçerken bu kitabı neredeyse ezberlemiştim…
Ve “keşke o tarihlerde yaşasam da sultana yardımcı olabilsem” diye aklımdan geçirirdim…
Anlayacağınız siyasi yolumuza ULU HAKAN’ın sevgisiyle başlamış olduk…
O minval üzerede bu günlere geldik…
***
İnternette bazı tarihçilerin “ II. Abdülhamit’in hatıra defteri yoktur” yorumlarına rastlayınca, kitabı yeniden okumaya karar verdim…
Tekrar okuduktan sonra, “ kitap, o’na ait hatıra defteri değildir” diyemem; ama bazı ifadeler kitabın içine zorlamayla sokulduğunu söyleyebilirim…
***
Sultanım rahat uyuyun…
Çektiğiniz çileleri bu millet ezberledi ve artık 3-5 çapulcuya pabuç bırakmıyor…
Allah yerini cennet eylesin…

02 Ağustos, 2018

SAVAŞ VE BARIŞ




KİTAP İNCELEMESİ
KİTAP ADI: SAVAŞ VE BARIŞ
YAZAR: LEV TOLSTOY
***
1800 sayfadan oluşan kitabın kolay okunmasının nedeni, yazarın üslubu ile çevirmenin kaliteli iş çıkartmasındandır…
Kitabın son bölümünün “ikinci bölüm” kısmında yazar, tarih ve ilmi irdeleyerek; özgürlük,metafizik ve tekâmül gibi kavramlara yorumlarıyla cevaplar veriyor…
Bu bölüm romanın bilimsel açıklaması gibidir…
Sanki yazar bu koskoca romanı bu bölümü ifade edebilmek için kaleme almıştır…
***
Yazar romanın bir bölümünde çok gizli olan masonluğa girişi öyle açık ve aleni anlatıyor ki, okuyucu kendi kendine “yazar acaba bu noktada kendisini mi anlatıyor?” sorusunu soruyor…
Ama daha sonra başka bir kahramanın ağzından bu soruya “Tanrı, masonların evrenin ulu mimarından daha sonsuz, daha yüce, daha zor kavranır bir varlıktır” diye cevap veriyor…
***
Yazar; aşk, savaş, politika ve Rusya’dan oluşan romanı yazabilmek için oldukça fazla inceleme ve araştırma yapmış ki, bu eseri dünya literatüründe ilk 10 başyapıt roman arasına sokabilmiştir…
Bir tarihi olay, destansı bir şekilde (hem de tarihçilere taş çıkartırcasına) ancak bu kadar mükemmel yazılabilirdi…
***
"Fransızların Moskova'dan kovulmalarında Tatar askerlerinin başarısı olmasaydı, durum daha farklı olabilirdi” diyor, Tolstoy…
Tolstoy’un bu noktada, Türklerin savaşçı kimliğine saygıyla baktığını görüyoruz…
***
Kitabin birinci cildinde genellikle Rus sosyetesi içinde yaşananlar işleniyor, öylede olmak zorunda; çünkü olayın subay kahramanları Rus sosyetesini oluşturmaktadır…
İkinci ciltte ise, Napolyon ve Aleksandr arasında olan savaşın başlangıcı,gelişmesi ve finali yer almaktadır…
***
Yazar, “ortada hiçbir sorun yokken Napolyon ne diye Rusya’ya doğru geliyor?
Dinimiz diyanetimiz, kanunlarımız, askerlerimizin giyinişleri aynı olmasına rağmen Napolyon Rusya’ya neden saldırıyor?
Hatta Napolyon ve Aleksandr çok iyi dost olmalarına rağmen bu kadar insanın ölmesi neden?” diye soruyor…
***
Rusların Almanlarla birlikte Fransızlara karşı savaş vermeleri; Türklerle Almanların Çanakkale’de birlikte verdikleri savaşı bize hatırlattı…
Almanların katıldığı bu iki savaşta da binlerce insan öldü…
Bu Almanlar nasıl Osmanlı devletinin yıkılmasına öncü oldu ise, aynı şekilde neredeyse Rusya'nın da yıkılmasına sebep oluyormuş…
***
Fransız tarihçilerine göre savaşı kaybetmesine rağmen “dahi” olarak adlandırılan Napolyon, Moskova’ya giderken hava şartlarını ve yiyecek- içeceği düşünmemiştir…
Rus köylüler evlerini terk ederken açlıktan ölmeyi de göze alarak hayvan ve insan yiyeceklerini yakmışlardır…
Hatta Moskova’yı da onların yaktığı söylenmektedir…
Ayrıca yemesinler diye ölü atları bile yakmışlardır…
Böylece "dahi" Rus köylüsüne yenilmiştir...
Ayrıca mevsimin sonbahar olmasıyla gelmeye başlayan soğuklar Fransızların kaçmaya başlamasına neden olmuştur…
***
Birinci kitapta nişanları ayrılıkla sonuçlanan olayın kahramanlarından Prens Andrey ve Nataşa, ikinci kitabın ortalarına doğru barışırlar; ancak vurulmuş olan Prens Andrey ölür…
Piyer’e böylece çocukluğundan beri sevdiği Nataşa ile evlenme şansı doğar…
Ve onunla evlenir…
***
Kitap; özgürlük,metafizik ve tekâmülü(evrimi) dini kavramlara göre izah ettiğinden solcular tarafından sevilmez…
***
Böyle bir kitaba yorum yazmak, okumaktan daha zormuş!