30 Eylül, 2018

İNSAN DENEN MEÇHUL




KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: İNSAN DENEN MEÇHUL
KİTAP YAZARI: DR. ALEXİS CARREL
***
Bu kitap, fert olarak insanın kendisini tanıması için; doğumundan ölümüne kadar yaşadığı fizyolojik, psikolojik, sosyolojik, teknolojik, dini ve coğrafi konuları irdelemiştir…
Özellikle insan fizyolojisi ile psikolojisine ağırlık verilerek, bunlarla ilgili problemler ve çözüm yolları üzerinde durulmuştur…
Bu yüzden yazar, insan vücudu ile ruh yapısı arasına giren hiçbir modernizasyonu veya entelektüeli samimi bulmuyor…
Yazara göre, VÜCUT ile RUH arasındaki ahenk bozulunca, dünyanın en büyük silahlarından olan akıl ve düşünme sayesinde oluşan İÇİNE DOĞMA güdüsü de ortadan kalkar…
Oysa içine doğma güdüsü, birçok buluşun ve icadın kaynağıdır…
Bu açıklamalarından sonra Fransız ihtilalı ve Rönesans’ta nasibini alıyor bu fırçalardan…
Bu tür materyalist felsefe doğmalarını MİSTİZMİ bozmakla suçluyor…
“Rönesans, vücut ile ruh arasına sokulmuş materyalist doktrindir” diyor ve “sayesinde elde ettiğimiz buluşları bir kenara koyalım, diğer tüm yönlerini çöpe atalım” diyor yazar…
***
Yazar, eğitimde çile çekilmezse kaliteli insanlar yetişmeyeceğini dile getirerek, “dayanıklı ve cesur fertler yetiştirmek için okulları; sisli, soğuk, ışığı az, rüzgârlı, toprağı fakir kayalarla kaplı yerlerde kurmalıyız” diyor…
Yazar bu noktada bir eksik bırakarak, FALAKA eğitim fenomenini savunmuyor…
***
Dünyanın en zengin Siyonist ailelerinden olan ROCKEFELLER’in çalışanı olan Dr.Alexis Carrel bu kitabıyla NÖBEL TIP ÖDÜLÜ almıştır…
Kitabın bazı yerlerinde yazar, bu ailenin sağlığa verdiği hizmeti övmesi hiç hoş olmadı…
Kendisi öldüğü için bilemez; ama günümüz insanı bu ailelerin ilaç ve aşı sektöründe ne haltlar işlediklerini çok iyi biliyor…
“Kırım-Kongo, domuz ve kuş gribi, deli dana aşıları” dendiğinde bu kartel aileler akla geliyor maalesef…
Ayrıca yazar, kitabın bazı yerlerinde ırkçılık yapması ve alıntı olan bazı fikirlerin alt not olarak düşülmemesi kitapta diğer hoş olmayan yanlardı…
İbn-i Haldun’un “coğrafya ve iklimin insan üzerine etkileri” fikri buna örnek olarak gösterilebilir…

22 Eylül, 2018

KUR’AN’IN AKSİYON ÖĞRETİSİ




KİTAP İNCELEMESİ
KİTAP ADI: KUR’AN’IN AKSİYON ÖĞRETİSİ
KİTAP YAZARI: AYKUT EDİBALİ
***
Ey melek!
Allah’ın yüceliğini görerek ona ibadet etmek kolay…
Hele bir gel de; görmeden, birde nefis ile ver mücadeleni de görelim seni!
Bu konuda Müslüman ne çile çekiyor gör…
Bu yüzden Allah, “cennete girmeye hak kazanan insan, meleklerden daha üstündür” diyor…
İşte bu üstünlüğü yakalamak için insan,
1-Allah’ın emirlerine uyar…
2-Tüm insanlarla, Allah’ın emirleri doğrultusunda düzeni kurar ve yaşar…
3-Doğada bulunan tüm canlı - cansız varlıklarla, hürmet ve saygı içinde yaşar…
Ve böylece Âdem ile Havva’nın kaybettiği cenneti bulur…
***
İnsan cennete varmak için kurduğu hukuk sisteminin düşmanları, Allah’ın ahdini bozarlar…
İşte o bozguncuların yeri de cehennemdir…
Bu kitap, cennet ve cehenneme gidişin -ilim ve Kur’an ışığında- AKSİYONLARINI öğretmektedir…
***
Allah, inkâr edenlerden değil, iman ederek güzel amel işleyenlerden eylesin…
Âmin…

12 Eylül, 2018

ORTADOĞU’DA AMERİKAN POLİTİKASI


KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: ORTADOĞU’DA AMERİKAN POLİTİKASI
KİTAP YAZARI: PROF.DR. MEHMET CAN
***
Kitap ağırlıklı olarak, ABD misyonerlerinin Osmanlı’daki faaliyetleri ve T.C devleti kurulmadan önce ABD’ye yaptığımız “manda” talebi konuları üzerinde duruyor…
***
Rahmetli üstat Necip Fazıl, “bir gün gerçek tarihçilerimizde olacak ve ‘Hıristiyan misyonerler dünyayı tararken bizim misyonerlerimiz neredeydi’ diye soracaklar” derken, ne kadar haklı olduğunu bu kitabı okuyunca anlıyorsunuz…
***
Truman doktrini ve marşal planıyla bizi ABD’nin kucağına oturtan esas neden, misyonerlerin alt yapı çalışmalarıydı…
Osmanlı-ABD ilişkileri oldukça zayıf olmasına rağmen, ABD misyonerleri Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde tüm zorluk ve tehlikeye rağmen hiç durmadan çalıştılar…
Okullar ve hastaneler açtılar…
Misyonerler Osmanlı İmparatorluğuna Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için gelmişlerdi; ama Müslüman halktan umdukları desteği bulamadılar…
Ancak azınlıklardan gerekli desteği gördüler…
Örneğin, 1899-1900 sezonu için Robert kolejine kaydedilen 297 öğrencinin % 74’ü Rum ve Ermeni, % 13’ü Bulgar, % 5’inden az bir kısmı Türk idi…
1915’den sonra bu okullara Türklerin akın etmesinin nedeni, Hıristiyanlık dersi almak değil, fen, bilimsel metot ve öğretim kadrosunun yeterliliğiydi…
***
Fakir Asya ve Afrika ülkelerinde FETO okullarının niye tercih edildiğini daha iyi anlıyoruz…
Şüphesiz onlarda ABD adına oralarda misyoner faaliyeti yürüttüler ve yürütüyorlar…
***
Osmanlının yıkılma arifesinde ABD’nin en önemli konusu; azınlıkların, misyonerlerin ve kriptoların isteği olan “manda” talebiydi…
Ama misyonerlerin verdiği bilgiler ve Herbord heyetinin raporu, Türklerin öyle manda şeklinde yönetilmesinin kolay olmadığını gösteriyordu…
Ve bir gün arayla, 23 Nisan 1920’de T.B.M.M’i kuruldu (Egemenlik Bayramı),24 Nisan 1920’de Türkiye’nin “manda” talebi Amerikan meclisinde ret edildi…
***
Arkasından Lozan antlaşması maddeleri içine misyonerlerin mal varlıkları ve okulları ile ilgili bir madde konulmaması ABD’yi oldukça rahatsız etti…
Bu yüzden Lozan antlaşması ABD meclisinde ret edildi…
***
Ancak Lozan antlaşması sırasında ABD’ye şifahen verilen sözü yerine getiren yeni T.C devleti, Amerikan askeri yardımı ile iktisadi yardımı almaya hak kazandı…
Bu yardımlara süt tozu da dâhildir…
***

Bugün itibariyle Hıristiyan misyonerlerin bizi getirdikleri son noktaya hep birlikte şahit oluyoruz!

10 Eylül, 2018

DİRİLİŞ




KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: DİRİLİŞ
KİTAP YAZARI: L.N. TOLSTOY
***
Diriliş,1899 yılında yazarın yaşadığı sırada yayınlanan son romanıdır…
Senaryosu, toprak ağası gençle hayat kadını üzerinde kurgulanan roman; adalet, romantizm, kapitalizm, komünizm, Hıristiyanlık gibi konuları irdelerken, insanda meydana gelebilen inkılâp (köklü değişim) konusunu da işlemektedir…
***
İki kahraman arasında geçen senaryo kısaca şöyledir:
Olayın kahramanı genç, zengin ve yakışıklı biridir…
Halalarının yanına misafir olarak giden genç, halalarının yanında çalışan güzel hizmetçiyi ayartır ve onu iğfal eder…
Ve genç kıza verdiği sözü tutmayarak halalarının yanından çekip gider…
Hamile kalan kız çocuğunu doğurur; ama çocuk doğumdan kısa bir süre sonra ölür…
Toplum tarafından dışlanan kız kendine hayat kadınlığı yolunu seçer…
Aradan on yıl gibi bir zaman geçer…
On yılda daha yaşlanmış ve olgunlaşmış erkeğe, mahkemede jürilik görevi verilir…
Ve olayın diğer kahramanı kız, çalıştığı yerde bir ölüm olayına karışır ve mahkeme huzuruna çıkar…
Erkek onu tanır; ama kız onu tanımaz…
Kıza yardımcı olabilmek için mahkemeyi büyük bir dikkatle izleyen erkeğin gözünden Jürinin büyük bir hatası kaçar ve mahkeme sonunda kız kürek mahkûmu olur…
Bu noktadan sonra erkek, tüm olanların sorumlusu kendini kabul eder ve vicdan azabıyla köklü değişimler yaşamaya başlar…
Öyle ki, jürinin yaptığı hatayı düzettirip kızın affedilmesini sağlamak için temyize başvurur; ama başarılı olamaz…
Ardından tüm belgeleri ile çar’a bir dilekçe (bu dilekçe kızın affedilmesini sağlar) yazar…
Ayrıca erkek kızdan kendisini affetmesini, istemesi halinde kendisiyle evlenebileceğini söyler…
Neticede kız hapiste tanıştığı başka bir erkeği tercih eder…
***
Anlayacağınız, “zengin oğlan, fakir kız” yönüyle kitap, Türk filmlerini aratmayacak bir özellik arz eder…
***
Tolstoy, kalın romanlarında olayın oluşu yanında öyle fon sunuyor ki; okurken kendinizi sinema izler gibi hissediyorsunuz…
Olay nerede oluyorsa orayla ilgili dekoru eksiksiz ve kırıp dökmeden senaryoya ilave ediyor…
Dekor ve senaryo iç içe…
Tolstoy’un başarılı roman yazarlığı buradan geliyor sanırım…
***
Romanın sonuna doğru yazar, olayın kahramanında meydana gelen inkılâbı(köklü değişikliği) İncil’den aldığı ayetlerle izah etmeye çalışıyor…
Genelde bu durum, yazarların dini inançlarına göre izledikleri bir özelliktir…
***
Tolstoy’un ustalık dönemi ürünü olan eser, bence zaman ayırıp okumaya değer…

04 Eylül, 2018

SAHTE KAHRAMANLAR




KİTAP İNCELEMESİ
KİTAP ADI: SAHTE KAHRAMANLAR
KİTAP YAZARI: NECİP FAZIL KISAKÜREK
***
Kitap, üstadın Anadolu’nun muhtelif yerlerinde verdiği
1-Sahte kahramanlar
2-İman ve aksiyon
3-Özlediğimiz nesil
4-İslam ve öbürleri
adlı konferansları içermektedir…
***
Birinci bölümde insanın kahramanlık yönünü, “özenti kahraman, meccani kahraman, sahte kahraman ve gerçek kahraman” şeklinde adlandırıp örnekler veriyor…
Özellikle tanzimattan buyana türeyen, dıştan büyük iş yapıyor görünüp, içten içi çürük işler yapan sahte kahramanlardan sıkça söz ediyor…
Dış görünüşü ile “kahraman” diye bize yutturulmaya çalışılan şahsiyetlerin nasıl sahte kahramanlar olduklarını deşifre ediyor, üstat…
Bu konuda örnekler kitapta mevcut; ama “İttihat ve Terakki bir baştan öbür başa sahte kahramanlar sirkidir” ifadesini de yazmadan geçmeyelim…
***
İkinci bölümün konusu olan “iman ve aksiyon” a, 90 yaşına gelmiş bir sahabenin asker kıyafetlerini kuşanıp ve uzun bir yol kat ettikten sonra Kıbrıs’a sefer düzenleyen orduya yetişmesi ve gemide hastalanıp şehit olmasını örnek olarak göstermektedir…
"İmansız aksiyon ve aşksız iman olmaz ki, bu üç mevhum yaşlı-genç kimde olacağı belli olmaz" aforizmadan yola çıkarak, “iman ve aşk duygu ve derinliği olmadan aksiyon olmayacağı gibi devletler; ne ayakta durabilir, nede fetihler yapabilir” demek istiyor, üstat…
***
Kitabın üçüncü bölümünde, aradığımız gençlikteki vasıfları,
1-Aşk
2-Üstün akıl ve sır idraki
3-Nefis muhasebesi
4-Eşya ve hadiselere tahakküm ve onları tasarruf mizacı
5-Aksiyon ruhu
6-Gözü karalık
7-Fedakârlık ve disiplin
8-Enderin merhamet içinde en keskin şiddet
9-Başta samimiyet, her şubesiyle o’nun ahlakı
10-Zarafet ve estetik
11-Tek ümmet modeli olarak sahabeyi almak…
Şeklinde sıralıyor, üstat…
***
“Bizim doğrumuz İslam, yanlışımız İslam’dan başka her şey” diyerek konuşmasına başlayan üstat,“bir düzensizlik yapmaktansa bir haksızlık yapmayı tercih ederim” diyen Goothe’nin bu fikrini sakat ve çürük buluyor…
Ve üstat bu kısımda ağırlıklı olarak Rönesans’tan bahsediyor…
Rönesans’ın temel fikrini oluşturan Yunan filozoflarına ait tüm eserler yakılmış ve yok edilmişti…
Ancak bu eserlerin çoğunu daha önce Araplar Yunancadan Arapçaya çevirmişti…
Ve “batı Rönesans’ı Müslümanların bu hizmetine borçludur” diyor,üstat…
***
Şuan yetişmiş nesillere ışık tutan üstadı rahmetle anıyoruz…
Not: Üstadın istirahatgahına gidip ruhuna Fatiha okumak nasip oldu…
Ruhuna Fatiha…