26 Şubat, 2021

BATININ OLUŞUMU




 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: BATININ OLUŞUMU

KİTAP YAZARI: CHRISTOPHER DAWSON

***

Yazar kitabı ne amaçla yazdığını, “doğu-batı medeniyetlerinin birlikte çalışmaları sonucu ‘dünya medeniyeti’ oluşturulabilir” ifadesiyle beyan etmektedir…

Bu görüş günümüzdeki “dinler arası diyalog” safsatasıyla birebir örtüşmektedir…

***

M.Ö 27. Yüzyılda kurulan Roma İmparatorluğundan sonra, Yunan ile Roma “Doğu-Batı Roma İmparatorluğu” adı altında birleşirler…

Her ne kadar askeri bakımından Romalılar güçlü olsa da, yıllar geçtikçe Yunanlılar Romalıları Helenleştirirler…

Helenleşen Romalılar, Augustin zamanında batı ve orta Avrupa’yı Romalılaştırdılar…

Romalılar Hristiyanlığı M.S. 313 yılında kabul etmişlerdir…

Roma İmparatorluğu Hristiyanlığı kabul ettikten sonra bile, eski Roma geleneklerini devam ettirmek istemiştir…

Bu yüzden Hristiyanlık, Helenist Roma kültür mirasçıları tarafından zulme uğratılmıştır…

Ama sonuç Hristiyanlığın zaferiyle sonuçlanmıştır…

Böylece dini duygu etrafında kenetlenmeye başladılar…

Dolaysıyla Hristiyanlık birleştirici güç oldu…

Ancak Hristiyanlık, Romanın en iyi tebaası olan Yahudilerin kontrolündeydi…

Kilise kendisini başlangıçta “yeni İsrail” olarak nitelendiriyordu…

***

Yazarın “İslam’ın doğuşu” isimli kısımda, İslam ile ilgili verdiği bilgiler kısmen yanlış ve saçmadır…

Zaten çevirmen bu saçma fikirlerin nedenlerini dip not olarak da belirtmiştir…

Avrupa Medeniyeti gerilemiş, İslam dünyası dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda en parlak dönemini yaşamıştır…

Bu kısımda azda olsa, Bizans İmparatorluğuna karşı Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun kazandığı zaferler anlatılmaktadır…

***

Sekizinci yüzyılda Şarlman, hemen hemen tüm Hristiyan Avrupa’yı avucunun içine alır…

Bu dönemde barbarlar ( İngilizler, Fransızlar, Almanlar, İsviçreliler, Danimarkalılar, Hollandalılar, Vikingler) Hristiyanlığa girmeye başlar…

Böylece de ortaçağ birliği doğmaya başlar…

Şarlman’ın özelliği, eğitim-öğretime verdiği önemdir…

Bu özelliğinden dolayı yaptığı çalışmalara “Şarlman Rönesans’ı” adı verilmiştir…

***

Onuncu yüzyılın ilk yarısında Batı Medeniyeti parçalanma sürecinin içine girer…

İspanya’yı ele geçiren Müslümanlar, Hristiyanlığa yalnız İslam’ın ekonomik ve politik üstünlüğünü değil, kültürel üstünlüğünü de kabul ettirirler…

***

Avrupa, politik varlığını Roma İmparatorluğu’na, dini varlığını Katolik kilisesine, Entelektüel kültürünü de kilise geleneğine borçludur…

Yazar kitabın “sonuç” kısmında, “Batının karanlık çağlardan çıkışı ve medeni çağa girişi on birinci yüzyıldır” ifadesini kullanmıştır…

 


23 Şubat, 2021

ÇAĞDAŞ KÜLTÜREL MEDENİYET


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: ÇAĞDAŞ KÜLTÜREL MEDENİYET

KİTAP YAZARI: Ş. TEOMAN DURALİ

***

Kitabın konusu, İngiliz-Yahudi ittifakının oluşturduğu dünya emperyalizmini konu almaktadır…

Yazar,  “bu kitabın adını ‘Çağdaş Küresel Medeniyet’ koydum; ama vermek istediğim bilgilerle örtüşmediğini sonradan fark ettim. Ve bu yüzden adını ‘Çağdaş İngiliz-Yahudi Medeniyeti’ şeklinde değiştirdim” diyor…

Kitapta her ne kadar “İngiliz-Yahudi” ittifakının bilinmediği ima edilse de, Henry Ford “Beynelmilel Yahudi” kitabında bu ittifaktan söz ediyor…

Bu kitapta Henry Ford'un izahı,  "Yahudilerin devleti olmadığından devlet içinde devlet kurarlar… Bu devleti önce Fransa’da, sonra İngiltere’de, daha sonrada Amerika’da kurmuşlardır" şeklindedir…

***

İngiliz-Yahudi ittifakının temeli 16.yüz yıla dayanmaktadır…

Bu ittifakta İngilizler yapıcılık ve atılımı, Yahudiler ise sermayeyi temsil eder…

Yazara göre bunu bize en iyi izah edeninde Karl Marks olduğunu ifade etmektedir…

Karl Marks’ın ifadesine göre bu ittifak, güç kaynakları sayesinde toplumlarda sömürü düzeni oluşturmuşlardır…

Toplumları zorbalıkla sömürmenin yanında, toplumları tüketim toplumu haline sokmuşlardır…

“Her şey alınıp satılabilir.” kültürünü yaygınlaştırmışlardır…

Farmasonluk sayesinde dünyadaki tüm toplumlara nüfus etmişlerdir…

Beynelmilel Yahudiliğin ihanet planlarında belirtilen tüm planlar gerçekleştirilmeye çalışılmıştır…

***

Osmanlı devletinin yıkılış yılları Çağdaş İngiliz-Yahudi Medeniyetinin en parlak yıllarıdır…

Osmanlı Devletini yıkan İttihat Terakki ve Jön Türkler teşkilatları onlar tarafından kurulur…

Öyle ki Osmanlı Padişahlarından birini Mason yapmayı bile başarmışlardır…

***

Sözde hürriyetçi Küresel Emperyalist Sermayenin nasıl yıkılabileceği konusunda yazar, “bu gücü ya dini temellere dayanmayan, gelenek ve göreneklerle yaşayan Çin ve Hindistan yıkacaktır…

Yâda İslamiyet yıkacaktır” demektedir…

***

Kitabın sonunda yazar haklı olarak, “Her şey alınıp satılabilir” inancının kadına çok büyük hakaret olduğunu dile getirmektedir…

13 Şubat, 2021

YİRMİNCİ ASIRDA FELSEFE


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: YİRMİNCİ ASIRDA FELSEFE

KİTAP YAZARI: FREDERİCK MAYER

***

Felsefe, İnsan kendisi için mutluluk ve refah kalıpları dökme çalışmasıdır…

Bu kalıplar insani olduğu için, kalıp ebatları da değişik değişik olmuştur…

İnsan bu kalıpların bazısı içinde hapsolduğu da bir gerçektir...

İnsanlık tarihi boyunca, dini akımlar gibi felsefi akımlarda olagelmiştir…

Bazı felsefi akımlar (komünizm, Darvinizm ) dini akım sayılabilir…

Dolaysıyla akla dayalı dini akımlar çöktüğü gibi felsefi akımlarda çökmüştür…

Veya çökecektir…

***

Bu kitapta da batıdaki felsefi akımların çöküşü ele alınmaktadır…

Öncelikle felsefi akımlar okula benzetilmekte ve bunların kurucu şahıslarının hayatları, eserleri ve fikirleri ifade edilmektedir…

Ayrıca bu felsefi akımların birbiriyle olan mücadeleleri anlatılmaktadır…

***

Yirminci yüzyılın önemli tarih felsefecisi olan Spengler, “batının çöküşü” isimli eserinde, batıya ait tüm felsefi akımların çökeceğini dile getirmektedir…

“Felsefi akımların doğuşunu ilkbahara, gelişmesini yaz ve sonbahara, bitişini de kışa benzetmektedir…

Her ne kadar buhar ve barut sayesinde gelişen makinalar felsefi akımların yaşama sürecini artırsa da, batı medeniyetinin kışı (çöküşü) kaçınılmazdır.” diyor Spengler…

Çünkü medeniyet göstergesi olan makinalar, insanlığın mutluluk ve refahı yerine, bazı insanların mutluluk ve refahı için kullanılmıştır… 

***

Ayrıca Spenger, Batı medeniyeti çöküşünü geciktirmek için basını kötüye kullandığını dile getirir…

Basın, kitleyi bozmak pahasına, yalanlar icat eder ve bunları halka doğru diye gösterir…

Bu, liderlerin ihtiyaçlarına göre yeni şekiller alabilir…

Keza basın ilmi araştırmayı bir tarafa iter ve heyecana hitabeden başlıklarla her çıkışta yeni bir ilkellik aşılayarak sahte münevverliği geliştirir…

Bu yalanlara aidiyet hisseden topluluklar tam manasıyla mekanik ve ruhsuz bir hayat sürerler…

Bir canlının ruhsuz yaşama imkânı söz konusu olamayacağı içinde Batı medeniyetinin çöküşü kaçınılmaz olacaktır…

09 Şubat, 2021

GILGAMIŞ DESTANI


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: GILGAMIŞ DESTANI

KİTAP YAZARI: DOĞAL DESTAN OLDUĞUNDAN YAZARI BELLİ DEĞİLDİR

***

İlk yazılı eser olan Gılgamış destanı, Babillilerin milli destanıdır…

Sümerler tarafından yazılmıştır…

56 kil tablete Akad çivi yazısı ile oluşturulmuştur…

Uruk kralı Gılgamış'ın ölümsüzlüğü arayışı hikayesinin anlatıldığı destandır…

Gılgamış Destanı'nın en önemli özelliklerinden biri de, anlattığı "Nuh Tufanı" olayı, üç büyük dini kitaplarda da aynen yer almasıdır…

Destan tablet taşlar üzerine yazılı olduğundan, birçok bölüm hava şartları ve canlıların etkisiyle tahrip olmuştur…

Bazı kısımları çevrilemeyen destan, üç kısımdan meydana gelmektedir…  

Gılgamış’ın aşağıda ifade edilen hayat hikayesi elimizdeki bu kitapta yer almamaktadır...

***

Bir falcı krala, kızının bir oğlu olacağını ve büyüyünce kralı öldüreceğini söyler…

Kralda kızının kimseyle birlikte olmaması için onu bir kuleye kapatır…

Ve yanına bir bekçi koyar…  

Bu kadar tedbir almasına rağmen kızı gene de hamile kalır…

Ve dokuz ay sonra bir oğlu olur…

Bekçi kral öğrenmesin diye, çocuğu kuleden aşağı atar…

Kulenin altından geçmekte olan kartal, onu sırtına alır ve hurma bahçesinin kenarına bırakır…

Olayı gören bahçıvan onu alır ve evine getirir…

Bahçıvan eşiyle birlikte Ona “Gılgamış” adını verirler…

Çok iyi bakılan Gılgamış yıllar sonra evden ayrılır…

Şehir şehir dolaşan Gılgamış’ın yolu bir gün Uruk’a düşer…

Bir Pazar yerinde onu gören halk, etrafını çevirir…

İri vücudu ve yakışıklılığına hayran kalırlar…

Ve “Kralımız öldü. Bu bize tam kral olacak gibi… Gelin bunu Kral yapalım” derler…

Bu söz kulaktan kulağa herkese ulaşır…

Her duyan bu sözü onaylar ve onu kral tahtına oturturlar…

Ve böylece Gılgamış Uruk’un kralı olur…

***

İşte Gılgamış’ın bu hayat hikayesi bu kitapta yer almamaktadır…

Bu kitapta, Gılgamış ile arkadaşı Engidu’nun ejderha hunbaba’ya karşı verdikleri savaş ve ölümsüzlük arayışı anlatılmaktadır…


07 Şubat, 2021

RUHUN DEŞİFRESİ


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: RUHUN DEŞİFRESİ

KİTAP YAZARI: MEHMET ALİ BULUT

***

Kitabı başarılı buluyoruz; ama “ruhun deşifresi” ifadesini çok iddialı bulduğumuzu da belirtelim…

Meta fizik yani fizik ötesi şeyler insanoğlu tarafından izah edilebilseydi, habil ile kabil, iyi ile kötü, şeytani ile rahmani şeyler olmazdı…

Kısacası insanoğlunun sınavı olmazdı…

***

Bu tür kitapların başka varyasyonları başka yazarlar tarafından kaleme alınmıştır…

Ve kendi düşünce kalıplarına göre insan ve ruhunu yorumlamışlardır…

Genelde materyalistlerle evrimciler aynı fikri savunmasalar da, Allah’ı inkar etme noktasında birleşirler…

Allah’ı inkar ettikleri gibi ruhu da yok sayarlar…

Müslüman yazarlarında müracaat ettikleri kaynak Kuran’dır…

Bu kitapta da bilgiler Kuran ayetleriyle harmanlanmıştır…

Ayrıca bu kitabın başka bir özelliği, insan, sistem olarak bilgisayara benzetilmiştir…

Ve de bu minval üzere bilgiler irdelenmiştir…

***

Kitabın bir iki yerinde feto ve Abdullah Gül övgülerine “talihsizlik” diyorum…