23 Ağustos, 2023

BİR OSMANLI ASKERİNİN SIRADIŞI ANILARI 1688-1700


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: BİR OSMANLI ASKERİNİN SIRADIŞI ANILARI 1688-1700

KİTAP YAZARI: TEMEŞVARLI OSMAN AĞA /Günümüz Türkçesi ile ORHAN SAKİN

***

Osman Ağa,1670 yılında Romanya’nın Temeşvar şehrinde Sırp kökenli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir...

***

Orhan Sakin 1960 yılında Yozgat'ta dünyaya gelmiştir…

Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünden mezun olmuştur… 

Yüksek lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Ortaçağ Türk Tarihi Bölümünde tamamlamıştır…

1987 yılından itibaren Başbakanlık Osmanlı Arşivinde Uzman ve yönetici olarak görev yapmaktadır…

Kitap anı türünden olsa da hem yazarın hem de Orhan Sakin hocanın çalışmaları neticesinde mükemmel bir roman özelliği kazanmıştır…

***

Asker bir babanın çocuğu olması nedeniyle kale muhafız birliğinde göreve alınan Osman Ağa, genç bir odabaşı iken 1688 senesinde Avusturyalılara esir düşer...

Esir düştüğünde on sekiz yaşındadır...

Ve bu esaret yaklaşık 13 yıl sürer…

***

Cafer Paşa’nın emriyle Osman Ağa, Temeşvar yakınlarındaki Lipova Kalesine asker maaşlarını götürmek üzere görevlendirilir…

Yanına da 80 asker verilir...

Ve problem yaşamadan parayı Lipova Kalesindeki yetkililere teslim ederler…

Yorgun olmaları dolaysıyla kale yetkilileri birkaç gün istirahat etmelerini isterler…

Bölgenin kirazı meşhur olduğundan, kiraz yeme bahanesiyle yapılan teklifi kabul ederler; ama bu düşünce onlara pahalıya patlar…

Avusturya ordusu kaleye saldırır ve beş gün sonunda kaleyi teslim alırlar…

Avusturya ordu komutanları esirleri paylaşırlar…

Osman Ağa’da alay yüzbaşısı olan Layednand Fischer’in esiri olur...

Bir müddet sonra Yüzbaşı Fisher Osman Ağa’ya “kurtuluş akçesi 66 altını getir, seni serbest bırakayım” der…

O da kabul eder...

Kaçmaması için arkadaşını rehin alır ve parayı temin etmek üzere memleketine gitmesine izin verir…

Osman Ağa memleketine giderek parayı temin eder...

Ve gelip yüzbaşıya parayı teslim eder…

Fakat Yüzbaşı ona gerekli serbest kalma yazısını vermez…

Serbest kalma fidyesini ödemesine rağmen özgürlüğüne kavuşamayınca, on beş kez kaçma teşebbüsünde bulunur...

Ve sonunda başarılı olur…

***

Memleketine geldikten sonra eski görevine iade edilir…

Esaret yıllarında bölge dillerini çok iyi öğrendiği için kendisine tercümanlık görevi verilir...

On altı ay süren Osmanlı- Avusturya sınır görüşmeleri bir türlü sonuca ulaşamıyordu…

Kendisine sınır çalışmalarını yürütmek için bu görev verilir… 

Kurtuluş akçesini verdiği halde kendisini serbest bırakmayan Layednand Fischer ile iki ülke arasındaki sınırları belirleme konusunda birlikte çalışır…

Ve bu konuda da başarılı olur…

***

1725 yılında ölen Temeşvarlı Osman Ağa’ya Allah’tan rahmet diliyoruz...

20 Ağustos, 2023

İNKILÂP İLMİ


 

MAKALE İNCELEMESİ

***

MAKALE ADI: İNKILÂP İLMİ

MAKALE YAZARI: AYKUT EDİBALİ

***

İlmi araştırma niteliğinde olan yazı, 1970’de Yeniden Milli Mücadele dergisinde seri makale olarak yayınlandı…

Aslında kitap haline getirilmesi gereken bu makaleler, o yıllarda birçok insanın bilinçlenmesi ve bilgi sahibi olmasına vesile oldu…

***

İnkılâp "Büyük değişiklik" manasına gelir…

Solcular "devrim" veya "dönüşüm" da derler…

Cemiyetler, İnkılâbın yapılışından sonra bambaşka bir hayat tarzına girerler…

Fertlerin ve cemiyetlerin akideleri, düşünceleri, örfleri, adetleri ve düzenleri değişir...

İste bu külli değişmeyi meydana getiren hadiseye inkılâp denir…

Tamamlanmış inkılâba örnek İslamiyet gösterilebilir…

İktidar değişmeleri inkılâp değildir…

Her inkılâpçı hareketin amacı kendi ideolojik düzenini oluşturmaktır…

İslam inkılâbında olduğu gibi Komünist, Faşist, Demokrat ve Hıristiyan inkılâplarda da inkılâp düzeni aynı mahiyettedir…

İslam düzeni İslam kaynaklarına dayanmış İslam düşüncesinin neticesidir...

Komünist düzen materyalist düşüncenin mahsulüdür...

Faşist düzen de, ırkçı düşüncenin mahsulüdür…

Her düzen kendi inkılâpçı düşüncesine dayanır…

İnkılâpçı düşünceler de bir akideye dayanır...

Modelleri itibariyle İnkılâplar ikiye ayrılırlar:

A. Sağ inkılâplar

B. Sol inkılâplar

İnkılâpların, tasavvur edilen hayat tarzına varmak için çizdiği planlara METOD denir.

İnsanın değişmesinin temeli, inancının değişmesidir…

İnanç değişince, düşünceleri, hisler ve hareketler değişir…

Bu değişme nispetinde insanda başkalaşır…

Bu hal insanda İnkılâbın tamamlanmasıdır…

İnsanın azası bulunduğu cemiyet içinde aynı şeyleri söylememiz mümkündür...

Cemiyetin bütün değişikliklerini izah eden kanun: İMANLARIN ÇARPIŞMASIDIR…

Bir inkılâp, inkılâbın İmanının, başka bir İmanı, cemiyet ve fert hayatından sokup atmasıdır…

Devlet ve iktidarı ele geçirmek için inkılâp ideolojisi, strateji ve taktik kullanır…

Her inkılâp hareketinde varlığı zaruri unsurlar bulunur…

Bunlar olmadıkça inkılâp hareketi başarı kazanamaz…

a) İdeoloji

b) Teşkilat

c) Teşkilatın yaptığı mücadele

Bir inkılâp hareketinin yürütülmesinde teşkilatın varlığı zaruridir…

Makalenin bu kısmında teşkilat elemanlarının özellikleri, lider, disiplin ve eğitim konuları üzerinde durulmaktadır…

Her inkılâp hareketinde, cemiyeti inkılâp hedefine doğru götüren, bir kitle vardır…

İnkılâp hareketlerinin öncülüğünü yapan, inkılâba şuurla bağlı bulunan kitle her inkılâp hareketinde bulunur…

Mücadelenin prensipleri bütün mücadele şekillerine şamildir…

Askeri mücadele ile beraber siyasi, psikolojik, kültürel ve İktisadî mücadele şekilleri için de kanun mahiyetindedir…

Bütün inkılâpçı mücadelelerin bağlı bulunduğu kanun, kuvvet kullanma kanunundur…

Makalenin son kısmına doğru kuvvet kullanma taktikleri ve propaganda üzerinde durulmaktadır…

***

Makalenin muhtelif yerlerinde "inkılâpçı hareketler şunu, şunu yapmazlarsa başarılı olamazlar" ifadesi kullanılmaktadır…

1980’lerde "nehri geçerken at değiştiren" ve sekülerizme kayan Yeniden Milli Mücadele teşkilatı bu yüzden mi kitleleşme hareketinde başarılı olamadı?


17 Ağustos, 2023

YALAN SÖYLEME SANATI


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: YALAN SÖYLEME SANATI

KİTAP YAZARI: MARK TWAİN

***

Mizahi hikâye, roman yazarı ve öğretmen olan Mark Twain,1835 tarihinde Amerika’nın Missouri eyaletinde doğdu…

Kitap, mizahi kısa hikâyelerden ve deneme çalışmasından oluşmaktadır…

Hikâyelerde ustaca söylenilen yalanlara sanat gözüyle bakmaktadır yazar…

Yazar, “ yalan söyleme sanatı” tezini ispatlamak için aşağıdaki sözleri kullanmıştır…

-Terbiye dediğimiz şeyin en yüksek mükemmellik mabedi, temelinden kubbesine kadar yalnızca zarif, iyi niyetli, bencillikten uzak yalanlardan kurulmuştur…

-Gerçekleri bildiğimde, yalan söyleyenleri dinlemeyi seviyorum…

-Gerçek ayakkabılarını giyene kadar yalan dünyanın yarısını dolaşır…

-İncitici bir gerçeğin, incitici bir yalana göre hiçbir üstünlüğü yoktur…

İkisi de asla ağzımızdan çıkmamalıdır…

Ruhunun kurtuluşu uğruna doğruyu söylemesi gerektiğini düşünen insan, öyle bir ruhun zaten kurtarılmaya layık olmadığını da düşünmelidir…

Ama zavallının birine sıkıntıdan kurtulması için yardım etmek amacıyla yalan söyleyen birini gören melekler, hiç kuşkusuz şöyle diyeceklerdir: Aaa, işte kendi ebedi çıkarını tehlikeye atarak komşusunun çıkarını kollayan kahraman bir ruh; haydi bu şahane yalancıyı yüceltelim!

- İki insan arasındaki tüm ilişkilerde, aşk - meşk bahsinde ve ast-üst iletişiminde çıkar çatışması vardır…

 Ve çıkar çatışmasının bir numaralı önleyicisi iyi söylenmiş bir yalandır, gereklidir, sanattır…

***

İnsanları mutlu etmek,  kendimizi korumak, istediğimizi elde etmek, insanların bizden hoşlanmasını sağlamak, haklı çıkmak, sorumluluktan kaçmak, haklı görünmek ve güç kazanmak için yalan söylüyoruz…

Yazar, bu konularda mükemmel yalan söyleme donanımına sahip olan avukatlarla uğraşamayacağını ifade etmektedir…

O zaman yazarın ifadesine göre avukatlar “yalan söyleme sanatçılarıdır” demek ki…

***

Dinimizde bazı durumlar (Savaş zamanı, küs karı-koca arasını bulma) hariç yalan haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır…

Bu yüzden bizim, iyi veya kötü yalan için “sanattır” veya “sanat değildir” deme lüksümüz yoktur…

 


14 Ağustos, 2023

HAKİKATIN İZİNDE/ İLMİ SAĞ


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: HAKİKATIN İZİNDE/ İLMİ SAĞ

KİTAP YAZARI: AYKUT EDİBALİ

***

Kitap, sağ-sol çatışmalarının zirve yaptığı 1970’li yıllarda kaleme alınmış ve Yeniden Milli Mücadele dergisinde yazı dizisi olarak yayınlanmıştır…

2016 yılında da kitap olarak yayınlanmıştır…

Liberalizm, Materyalizm, Komünizm, Faşizm, Ateistlik, tahrif edilmiş Hıristiyanlık ve Yahudilik batıl ideolojilerdir…

Batıl ideolojilerin tamamı da “sol” dur…

İşte ilmi sağın amacı, solun karşısında; ilmi hakikati, ilmi gerçeği, ilmi doğruyu "HAK" diye haykırmaktadır…

***

İnsan iman eden bir yaratıktır…

İnanmayı reddetmek, hatta inkâr bile bir inançtır…

İnsan; evreni görüp, sorgulayıp, algılayıp ve düşünüşünün sonunda evrenin Allah'ın yarattığı varlık olduğunu bulur…

İnsan, duyu organlarının ve muhakemesinin eksikliklerinden son peygamberin sadık haberi ile kurtulacağını idrak ederse İslam öğretisini kabullenmiş olur…

 "Kâinatın yaratıcısı olan Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah'ın sadık habercisidir"…

Bu ifade müspet inancın tek ve doğru ifadesidir…

Yaratan, yok eden, ihya eden sadece Allah'tır…

Manevi ve ruhi varlığımızın esaslarından olan aklımız, hakikati bulmak ve değerlendirmeler yapmak için mükemmel bir vasıtadır.

Ancak sadece duyular ve akıl ile evren ve hayatın tam olarak açıklanması mümkün değildir.

Son asırda, İslam’ı sosyalizm, komünizm, liberalizm, demokrasi vs. şeklinde yorumlamak moda olmuştur...

Oysa İslam insanlığı aydınlatan güneştir ve hiçbir dar kalıba sığmaz, sığdırılamaz…

İslam’ın ortaya koyduğu benzeri olmayan hak öğreti zorunlu olarak kendi ideolojisi toplum ve insan yaşayışında tüm gerekleriyle beraber yansımalarını ortaya koyar...

Yeryüzünde gerçekleşmiş insani, ahlaki, inkılâpların en büyüğü, sosyal ve medeni bütün inkılâpların en büyüğü İslam inkılâbıdır...

Amelidir, aklidir, insanidir, barışçıldır…

Kısaca Kısaca İlmi Sağ, vahiy ve risalet yoluyla sabit olmuş İslam’ın ebedi prensipleridir…

Bu prensiplerin ilmi izahı milli hayatın tabi kanunları olduğu keşfi ve bu kanunlara uygun bir toplumun inşası için gerekli metod demektir…

***

Müslüman-Türk toplumumuzu aydınlatmaya yönelik bu tür çalışmaları insanlığa kazandırdığı için Sayın Edibali’yi rahmetle anıyoruz...

11 Ağustos, 2023

SANATIN İCADI


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: SANATIN İCADI

KİTAP YAZARI: LARRY SHİNER

***

06 Mayıs 1934 yılında Amerika’nın Oklahoma şehrinde doğan Larry Shiner, 1971’den bu ya­na fel­se­fe, kül­tür ta­ri­hi, sa­nat fel­se­fe­si ve fel­se­fe ta­ri­hiyle uğraşmaktadır…

Üniversitede profesörlük yapan Shi­ner, sa­nat fel­se­fe­si, Ay­dın­lan­ma ve Yu­nan fel­se­fe­si ders­le­ri ve­ri­yor…

***

Yazar, sanatın ne olduğu ve nasıl bir rol üstlenmesi gerektiği hakkında öğrencilerine tavsiye edebileceği bir kitap yazmaya karar verir…

Kitabı yazmaya sanat düşüncesinin kısa tarihini anlatmayla başlar…

Ve 18. yüzyılda, sanata dair düşüncenin kesin bir biçimde güzel sanatlar ve zanaat olarak iki kategoriye ayrılmasıyla ortaya çıktığını savunan bir makaleyle karşılaşır…

Araştırmaları sonucunda Sanata, geleneksel yollarla yaklaşabileceği sonucuna varır…

Yazar, “bu kitabı yazmak için araştırmalara başladığım 1980’li yıllarda şunu fark ettim: Sanat, sanatçı ve estetik düşünceleri üstüne çalışmalarımızı 18. yüzyıldan alarak günümüze dek getirmeli ve modern güzel sanatlar sistemindeki kutuplaşmayı aşma çabalarına da özel bir yer ayırmalıyız…” diye ifade etmektedir…

18. yüz yılda başladığı düşünülen sanatı, hemen hemen iki yüz yıllık geçmişi olan bir Avrupa İcadı olarak kabul eder, yazar…

Aydınlanmayla ortaya çıkan diğer pek çok şey gibi, Avrupalı güzel sanat düşüncesinin de evrensel olduğuna inanılıyordu; Avrupalı ve Amerikalı ordular, misyonerler, girişimciler ve entelektüeller, en başından beri bunu evrenselleştirmek için ellerinden geleni yapmışlardır…

Görüldüğü gibi Yazar sanata batı perspektifinden bakmaktadır…

***

“Sanat için Sanat” kavramı henüz bilinmiyordu; ne  gerçek bir Sanat Piyasası vardı ne de Koleksiyoncular; her türlü sanat eserinin bir işlevi vardı ve sanatçılar da tıpkı ayakkabıcılar gibi herhangi bir malı tedarik eden kimselerdi…

 “sanatçı” güzel sanat eserlerinin yaratıcısıyken, “zanaatçı” sadece faydalı ya da eğlenceli şeyler yapan birisiydi…

18.Yüz yılda zanaat, sanat kavramlarına üçüncü bir isim olarak incelmiş ya da derin düşünceye dayalı zevk, yeni bir adla, “estetik” adıyla anılır hale geldi…

“Elinin hamuruyla erkek işine karışılmaz” sözü dilimize muhtemelen batı kültüründen gelmiştir…

Çünkü batıda sanat erkek işi olarak görülürdü…

Bugün batıda kadınların dikiş nakış işleri "ev sanatı" zindanından kurtulup sanat müzelerine ana salonuna gelebilmişse bu, kısmen, Güzel Sanatlar sisteminin asırlık toplumsal cinsiyet önyargısının, kadın hareketlerinin baskısıyla nihayet kırılması sayesinde gerçekleşebilmiştir…

***

ORTAÇAĞDA SANATLARIN SINIFLANDIRILIŞI:

Liberal sanatlar karşısında; hizmetçi sanatlar…

Üçlüler karşısında; gramer, retorik, mantık…

Dörtlüler karşısında; aritmetik, geometri, astronomi, müzik…

Mekanik sanatlar karşısında; dokumacılık, teçhizat, ticaret, tarım, avcılık, hekimlik, sahne sanatları…

RÖNESANS DÖNEMİNDE LİBERAL SANATLAR:

Üçlüler; Gramer, retorik, mantık…

Dörtlüler; Aritmetik, geometri, astronomi, müzik…

Ressamlar ve hümanist bilginler; Gramer, retorik, şiir, tarih, ahlak felsefesi…

ZANAATÇI VE SANATÇI AYRIMINDAN SONRA:

Yetenek yahut ince zekâ bakımından sanatçı DEHA, zanaatçı KURALCI…

Esin bakımından sanatçı DUYARLI, zanaatçı HESAPLI…

Hüner (zihin ve beden)bakımından sanatçı ZİHİN BEDENİN ÜSTÜNDE, zanaatçı BECERİLİ…

Hayal gücü bakımından sanatçı YARATICI HAYAL GÜCÜ, zanaatçı YENİDEN-ÜRETİCİ HAYAL GÜCÜ…

Öykünme (eski ustalara) bakımından sanatçı ORİJİNALLİK, zanaatçı TAKLİT (modelleri)…

Taklit (doğayı) bakımından sanatçı YARATICI, zanaatçı KOPYACI (doğayı)…

Hizmet bakımından sanatçı ÖZGÜR (oyun),zanaatçı TİCARET (ücret)…

ESKİ SANAT SİSTEMİ, YENİ SANAT SİSTEMİ:

Yön olarak eski sanat sistemi SİPARIŞ, yeni sanat sistemi SERBEST PİYASA…

Üretim olarak eski sanat sistemi SOMUT EMEK, yeni sanat sistemi SOYUT EMEK…

Ürün olarak eski sanat sistemi PARÇA, yeni sanat sistemi ESER…

Temsil olarak eski sanat sistemi TAKLİT, yeni sanat sistemi YARATICILIK…

Alım bakımından eski sanat sistemi KULLANIM, KEYİF yeni sanat sistemi olarak DEĞİŞİM, DERİN DÜŞÜNME…

***

Teknoloji ilerledikçe fotoğraf sanatı ortaya çıkar…

Fotoğraf sanatıyla basın ve matbaa gelişir…

Sanat eleştirmenleri sanatın ilerlemesine katkıda bulunur…

Toplumlarda sanata ve sanatçıya ilgi artar…

Sergi salonları, tiyatro salonları, müze ve festivaller entelektüel insanların uğrak yeri haline gelir…

Sanat eserleri satın almak ayrıcalık gibi görülmeye başlar…

Her konuda olduğu gibi insanlar kendi düşüncelerini karşı tarafa kabul ettirmek için kavga ve tartışma başlar…

Dünyada üzerinde en çok tartışılan konuların başında sanatın olduğunu söyleyebiliriz…

***

İşin ucu postmodern ve dijital sanata kadar geldi, hadi hayırlısı bakalım…