30 Mayıs, 2024

SAFAHAT




 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: SAFAHAT

KİTAP YAZARI:  MEHMET AKİF ERSOY

***

İstiklal Marşı yazarı Mehmet Akif Ersoy'un İslamcı bir dünya görüşüne sahip olduğu herkesçe bilinmektedir…

Böyle olmasına rağmen İslam’ı ümmetçi çizgide kabul eden II. Abdülhamid ile yıldızı hiçbir zaman barışmamıştır…

Ancak bu konuda yıldızı barışık olmayan sadece Akif değildi…

Said Nursi, Said Halim Paşa ve İskilipli Atıf Hoca’da ona muhaliftiler…

***

Mehmet Akif Ersoy, şiirlerinde ve yazılarında Sultan II. Abdülhamid’e oldukça ağır ifadeler kullanmıştır…

1966 basımlı safahat kitabında bu konuyla ilgili şiirler:

İSTİBDAT

Yıkıldın, gittin amma ey mülevves devr-i istibdat

Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd!

Diyor ecdadımız makberlerinden: Ey sefil ahfâd,

Niçin binlerce ma'sûm öldürürken her gelen cellâd,

Hurûs etmezdi, mezbûhane olsun, kimseden feryat?

SAFAHAT SAYFA 85

***

KÖSE İMAM

Gölgesinden bile korkup bağıran bir ödlek,

33 yıl bizi korkuttu 'Şeriat!' diyerek

SAFAHAT SAYFA: 129

***

İSTİBDAT

Sema-peyma iken rayatımız tuttun zelil ettin;

Merabir bekleyen abadan evladı hacil ettin;

Ne âli kavm idik; hayfa ki sen geldin sefil ettin;

Bütün ümmid-i istikbali artık müstahil ettin;

Rezil olduk ... Sen ey kabus-i huni, sen rezil ettin!

Hamiyyet gamz eden bir pak alın her kimde gördünse,

«Bu bir cani! » dedin sürdün, ya mahkûm eyledin hapse.

Müvekkel eyleyip casusu her vicdana, her hisse,

Düşürdün milletin en kahraman evladını ye'se...

Ne mel'unsun ki rahmetler okuttun ruh-i İblise!

SAFAHAT SAYFA: 85/86

***

ASIM

Hele Fir'avn'ın elinden yakamız kurtuldu;

Hele mahvolmadan evvel sizi millet buldu.

Ah efendim, o herif yok mu, kızıl kâfirdi

SAFAHAT SAYFA: 422

***

ASIM

Ortalık şöyle fena, böyle müzebzeb işler,

Ah o Yıldız'daki baykuş ölüvermezse eğer,

Akıbet çok kötü…

SAFAHAT SAYFA: 402

***

ASIM

Of’lu tedric ile bağdaş kurarak koltukta, Dedi:

Çoktan beridir vardı benim bir derdim:

Gideyim, zalimi ikaz edeyim, isterdim.

O, bizim cami uzaktır, gelemez, mani ne?

Giderim ben, diyerek, vardım onun cami 'ine.

Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid,

Koca Şevketli! Hakikat bunu etmezdim Ümit.

Belki kırk elli bin askerle sanmış Yıldız;

O silahşörler, o al fesli herifler sayısız.

Neye mal olmada seyret, herifin bir namazı:

Sade altmış bin adam kaldı namazsız en azı!

Hele tebziri aşan masrafı, dersen, sorma.

Gördüğüm maskaralık gitti de artık zoruma,

SAFAHAT SAYFA: 415

“Asım” şiirinin bir çok yerinde söyleyeceğini Oflunun ağzından söylemiştir…

***

ASIM

Ah efendim, o ne hayvan, o nasıl merkepti!

En hayır-hahı idik, bizleri hatta tepti.

Bu hayâ der, bu edep der, verir evhama vücut;

SAFAHAT SAYFA: 421

***

ASIM

Kız, kadın hepsi haremlerde bütün gün mahpus,

Şu telakkiye bakın, en kötü vahşet: Namus!

Herifin sofrada şampanyası hala: Ayran,

Bari yirminci asırdan sıkıl artık, hayvan.

---

Ah efendim, o herif yok mu, kızıl kâfirdi;

Çünkü bir şey tanımaz, her ne desen münkirdi.

Ne edep der, ne hayâ der, ne fazilet, ne vakar;

Geğirir leş gibi, mu 'tadı değil İstiğfar.

Aksırır sonra, fütur etmeyerek, burnumuza. . .

Yutarız, çare ne, mümkün mü ilişmek domuza?

SAFAHAT SAYFA:  422

***

İSTİBDAT

Hamiyyet gamz eden bir pak alın her kimde gördünse,

«Bu bir cani! » dedin sürdün, ya mahkûm eyledin hapse.

Müvekkel eyleyip casusu her vicdana, her hisse,

Düşürdün milletin en kahraman evladını ye'se ...

Ne mel'unsun ki rahmetler okuttun ruh-u İblis'e!

SAFAHAT SAYFA: 86

***

ASIM

Semerci usta geberseydi. . . Değmeyin keyfe!

Evet, gebermelidir inkisar edin herife.

Zavallı usta göçer bir gün akıbet, ancak,

Makamı öyle uzun boylu nerde boş kalacak?

Çırak mı, kalfa mı, kim varsa yaslanır köşeye;

Takım biçer durur artık gelen giden eşeğe.

Adam meğer acemiymiş, semerse hayli hüner;

SAFAHAT SAYFA:403

***

ASIM

Giden semerciyi, derler, bulur muyuz şimdi?

Ya böyle kalfa değil, basbayağı muallimdi.

Nasıl da kadrini vaktiyle bilmedik, tuhaf iş:

Semer değilmiş o rahmetlinin ki devletmiş!

SAFAHAT SAYFA: 403

Mehmet Akif ‘in II. Abdülhamid öldükten sonra yazdığı bu şiir, iddia edildiği gibi pişmanlık şiiri değil, 403. Sayfadaki “Asım” şiirinin devamıdır…

***

ASIM

Çıkarıp gönderelim, hâsılı, Şeyhim, yer yer,

Oradan âlem-i İslam'a Cemaleddin 'ler.

SAFAHAT SAYFA: 440

Cemalettin Afgani, Irkçılığı ön planda tutan din adamlarındandı…

***

Devr-i sabıkta gebermezdi adam böyle zelil,

Diri bir yanda uzanmış, ölü bir yanda sefil.

 Niye hürriyet için sürgüne gittindi?

Evet.

Gittim amma bu değil beklediğim hürriyet.

SAFAHAT SAYFA: 405

Akif bu şiirde, II. Abdülhamid’in tahtan indirilmesi sonrasında üyesi olduğu İttihat Terakki uygulamalarından memnun olmadığını dile getirmektedir…

Her nedense Akif, Devlet-i Aliyye’nin istibdat uygulamalarına tepki gösteriyordu; ama Cumhuriyet dönemi istibdatlara tepki şiirlerini Safahat’ta göremiyoruz…

Bırakın tepki göstermeyi, elini eteğini çekip Mısır’a gitti…

***

Akif’in; İstiklal Marşı, bülbül ve Çanakkale Şehitleri gibi şiirleri hariç, diğer tüm şiirlerinde uzaktan-yakından

 II. Abdülhamid’e muhakkak bir sataşma vardır!

26 Mayıs, 2024

KENDİNİ ARAYAN ADAM

 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: KENDİNİ ARAYAN ADAM

KİTAP YAZARI:  HALİT ERTUĞRUL

***

Ömrünün 50 yılını Komünist ideoloji için harcayıp ünü yurt dışına taşmış olan Salih Gökkaya Türkiye Komünist talebe teşkilatı başkanı sıfatıyla şeref konuğu olarak Belgrad'da Yugoslavya devlet başkanı Tito'nun son günlerinde misafiri olur…

Tito artık ölüm döşeğindedir…

Eski görkemli günleri gerilerde kalmıştır…

Titoyu gözleri yaşlı titrer vaziyette gören Salih Gökkaya, teselli vermek için “efendim ölüm sizi korkutmasın, belki maddi olarak aramızdan ayrılacaksınız; ama yaptığınız hizmetlerle kalplerde yaşayacaksınız” der…

Tito'nun cevabı tarihe geçecek ayardadır…

“Yoldaş ben ölüyorum artık, ölümün ne derece korkunç bir şey olduğunu size anlatamam…

Anlatsam bile, sıhhatli ve genç olan sizler bu yaşta bunu anlayamazsınız…

Düşünün ölmek yok olmak toprağa karışmak ve dönmemek üzere gidiş, işte bu çıldırtıyor beni…

Dostlarımızdan, sevdiklerimizden, unvan ve makamlardan ayrılmak, dünyanın güzelliklerini bir daha görememek, ne korkunç bir şey anlamıyor musunuz yoldaşlarım?

Sizlere açık bir kalple itirafta bulunmak istiyorum, ben öldükten sonra toprak olacaksam diriliş ceza veya mükâfat yoksa benim yaptığım mücadelenin değeri nedir?

Söyleyin bana, ha yoldaşlarımın kalbine gömülecekmişim veya unutulmayacakmışım veya alkışlanacakmışım neye yarar ben mahvolduktan sonra?

Beni alkışlayanların takdir sesleri kabirde vücudumu parçalayan yılan ve çıyanları insafa getirir mi? Söyleyin…

Bu gidiş nereye?

 Bunun izahını Marks, Engels, Lenin yapamıyor!

İtiraf etmek zorundayım, ben Allah'a peygambere ve ahrete inanıyorum artık…

Dinsizlik bir çare değil!

Düşünün şu kâinatın bir yaratıcısı, şu muhteşem sistemin bir koruyucusu olmalıdır…

Bence ölüm de son olmamalıdır…

Mazlumca gidenlerle zalimce ölenlerin bir hesaplaşma yeri olmalıdır…

Hakkını almadan, cezasını görmeden gidiyorlar, böyle keşmekeş olmaz…

Ben bunu vicdanen hissediyorum, öyle ki milyonlarca suçsuz insanlara yaptığımız eza ve zulümler şu anda boğazıma düğümlenmiş bir vaziyette, onların ahlarına kulak verecek bir merci olmalı…

Yoksa insan teselliyi nereden bulacak…

Bunların bir açıklaması olmalı!

Marks bu mevzuda halt işlemiş, uyuşturmuş beynimizi…

Nedense ölüm kapıya dayanmadan bunu idrak edemiyoruz…

Belki de göz kamaştıran makamlar buna engel oluyor…

Ben bu inançtayım yoldaşlarım…

Sizler de ne derseniz deyin!”

***

Ömrünün elli yılını Komünist ideoloji peşinde geçiren Salih Gökkaya, muhtemel Tito'nun ibretlik itiraflarının da etkisiyle sonraları aslına dönüp ömrünün geri kalan kısmını Müslüman olarak geçirmiştir…

***

Yaşanmış hikâyeden oluşan kitap, bir insanın inkılâbını(köklü değişim) irdelemekte ve incelemektedir…

Nurcu bir öğretmenle 60 yaşlarında Ateist-Komünist bir adamın (Salih Gökkaya) yolları bir yolcu otobüsünde kesişir…

Karşılıklı soru cevap neticesinde 60 yaşlarındaki ateist adam fikirlerinin tutarsız olduğunu anlar…

Daha önce görüştüğü Tito’nun itirafları üzerine öğretmenin anlattıkları tuz-biber olur…

Ve derinleşen Ateist-Komünist acısını içinden söküp atar…