28 Şubat, 2019

LÂ / SONSUZLUK HECESİ




KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI:  / SONSUZLUK HECESİ
KİTAP YAZARI: NAZAN BEKİROĞLU
***
Kitapta; Adem ile Havva’nın yaratılması,cennete konulması,cennetten kovulması,oğulları Habil - Kabil ve ehilleştirilen at anlatılmaktadır...
Kitap her yönüyle mükemmel;ama kitapta geçen Havva’nın yaratılışı konusuna Müslüman olarak itirazımız var!
Kuran’da , “Havva, Ademin kaburgasından yaratılmıştır” diye herhangi bir ayet yoktur…
Bu konuda belirtilen hadislerde ,“Kadın kaburga kemiği gibidir,doğrultmaya kalktığınızda kırılır” şeklinde benzetmedir…
***
“Havva,Adem’in kaburgasından yaratılmıştır” sözü tahrif edilmiş Tevrat ve İncil’de geçer…
Ayrıca bu konunun Kuran’da geçmemesi, Tevrat ve İncil’de geçmesi; “Tevrat ve İncil’in tahrif edilerek değiştirildiği” anlamına gelir…
***
Allah’ın  “OL” demesi ,olmak için yeterli ise;
Allah, Adem gibi Havva’yı da topraktan niye yaratmasın?, Adem’in kaburga kemiğine niye ihtiyaç duysun?
Velev ki  Allah, Adem’in kaburga kemiğinden Havva’yı yaratsa, İnsanlığı ilgilendiren bu konuyu, Kuran-i Kerim’inde zikretmesi gerekmez miydi?
***
Bu konu haricinde Kitap,yazarın daha önce okuduğumuz “Yusuf ile Züleyha” kitabının benzeri türündedir…

26 Şubat, 2019

YUSUF İLE ZÜLEYHA




KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI:  YUSUF İLE ZÜLEYHA
KİTAP YAZARI:  NAZAN BEKİROĞLU
***
Yusuf ile Züleyha, hemşehrim Nazan Bekiroğlu hanımefendinin okuduğum ilk kitabıdır…
Yusuf ile Züleyha  bilinen hikaye olmasına rağmen Nazan hanımın özgün anlatımıyla zirve yapıyor…
Nasıl ki anonim bir şarkıyı bir çok sanatçı yorumuyla dinlersiniz de , “bunun kadar güzel seslendiren yok” dersiniz ya; Nazan Bekiroğlu'nun bu özgün anlatımı da o türdendir…
Mevlit gibi okunabilecek tarzda şiirsel…
Yazarın bu kitabını okuduktan sonra içinizde diğer kitaplarını okuma isteği de doğabilir…

24 Şubat, 2019

DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU


KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU
KİTAP YAZARI: PEYAMİ SAFA
***
Peyami Safa ,kemik hastalığı yüzünden küçük yaşlarda çektiği çileleri bu kitap ile ölümsüzleştirmiştir…
Hastane koğuşunda yatmayanlar, ”dokuzuncu hariciye koğuşu”  kitabının psikolojisini anlayabileceğini zannetmiyorum…
Kımıldamadan günlerce sırt üstü yatmak ve hareket eden insanlara karşı kendini aciz hissetmek…

Romantizm,hastalık ve hüzün içeren roman,akıcı üslubuyla bir solukta okuyabileceğiniz türdendir…

OSMANCIK




KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: OSMANCIK
KİTAP YAZARI: TARIK BUĞRA
***
“Osmancık” kitabı,başarılı tarihi kurgu özelliği taşımaktadır…
Bu özellikteki kitaplarda -az veya çok- gerekli olduğuna inandığımız betimlemelere rastlanmaktadır…
***
Osmanlı Devleti kuruluşunun kurgulandığı kitap,devlet kurmanın hangi köklere dayandırılması gerektiğini  çok güzel anlatmaktadır…
Şeyh Ede Bali ,biricik kızını eş olarak isteyen Osmancık’a, kızını vermek istememektedir…
Mazlum insanların beklediği devleti kuracak olmasını rüyasında görmüş olmasına rağmen ,vermek istememektedir…
Çünkü o,deli-dolu özelliklere sahip Osmancığın değişmesi gerektiğine inanmaktadır…
Çünkü o, “İnsanı yaşat ki,devlet yaşasın” fikrine inanmaktadır…
Osmancık’ın bu inkılaba uğradığını hissettikten sonra kızını ona vermeye razı olmuştur…
Ve Osmancık özelliklerini bir tarafa bırakarak Osman Gazi Han olmuştur…
Osman Gazi Han öldüğünde hiçbir şeyi yoktur;çünkü o,her şeyi Oğuz için edinmiş,Oğuz’a vermiştir…
Ve Oğuz’a ayrıca oğlu Orhan ile torunu Murat’ı bırakmıştır…
***
Kitapta en çok dikkat çeken kısım ise Aydos kalesinin fethidir…
Gönderdiği elçiyi surlarından aşağı attırtan kale tekfurunu,kaleyi fethettikten sonra huzuruna getirirler…
Osman Han askerlerine,“kardeşim Abdullah’ı surlardan aşağı atan bu zatı,kale surlarından aşağı atmak isteyen var mı?” diye sorar…
Yedi kişi el kaldırır…
***
Kısaca “Osmancık”,  severek okuyacağınız bir kitaptır…

19 Şubat, 2019

BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK


KİTAP İNCELEMESİ

***
KİTAP ADI: BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK
KİTAP YAZARI:  HALPER LEE
***
Halper Lee,küçükken yaşadığı bir olaydan etkilenerek bu romanı yazdığı söylenmektedir…
Pultzer ödüllü kitap,ırkçılığı ve eşitsizliği irdelemektedir…
Kitabın ana fikri, “Irkçı sosyal çevrenin meydana getirdiği adaletsizliğe,gene aynı çevredeki insanlar tarafından tepki gösterilmesi”  şeklindedir…
Böylece toplum, vicdanı elveren-vermeyen diye ikiye ayrılmaktadır…
Örneğin, Yahudilere yaptığı eziyet yüzünden Hitler’i yerden yere vuran öğretmen, “bu zenciler ne zaman ülkemizi terk edecek” demesi , beyaz ırklı öğrencisinin canını sıkmıştır…
***
Gözyaşları içinde televizyon izleyen eşime ,“ne oluyor?” diye sordum …
O da ,“bu olay yıllar önce seyrettiğim ‘bülbülü öldürmek” filmine benziyor,o filmi izlerken de ağlamıştım” deyince kitabı okumaya karar verdim…
Televizyonda işlenen konu:
Namus duygusundan yoksun bir babanın,kızları ve karısını sürekli dövmesi  neticesinde büyük kızın babayı öldürmesi olayıydı…
Programı hazırlayanlar ve izleyenler ağlayarak, “öldürmek suç olabilir;ama mahkemeler bu noktada ‘nefsi müdafaa’ kararı vermesi gerekir” yorumunu yapıyorlardı…
Kitapta işlenen konu:
Sarhoş babası tarafından sürekli dövülen kız, evli zenciye askıntı olması dolaysıyla olaylar gelişir…
Olaylar sonunda iftiraya maruz kalan zenci,mahkum edilerek hapse atılır…
Olanları gururuna yediremeyen zenci hapisten kaçmaya karar verir…
Kaçarken de vurularak öldürülür…
Zenciyi mahkeme sürecinde savunan avukata kinlenen kızın babası,avukatın çocuklarını öldürmeye kalkar…
Çocukları  “deli” olduğu söylenen komşu kurtarır…
Ve kızın babasını öldürür…
Kendisine haber verilen şerif olay yerine gelir…
Olayı inceledikten sonra, adamın deli tarafından bıçaklanarak öldürüldüğünü anlar…
Hukuk sistemiyle yapılan adaletsizliklere içerleyen şerif, “… kendi bıçağının üzerine düştü ve öldü” diyerek, hukukun vereceği kararı vicdanıyla verir…
***
Televizyondaki olayla kitaptaki olayın mukayesesini okuyucuya bırakıyorum; ama Alev Alatlı hanımefendinin “mahkemelerde kazanılan her yasal hak helal ve adil değildir” ifadesini de yazmadan geçemeyeceğim…




17 Şubat, 2019

GAZAP ÜZÜMLERİ




KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: GAZAP ÜZÜMLERİ
KİTAP YAZARI: JOHN STEİNBECK
***
Amerikalı yazarın bu kitabı Nobel ödülü almıştır…
Tam metni bin sayfa üzerinde olan kitap,betimleme şeklinde yazılmıştır…
Kitap,1930’lu yıllarda Amerika’da yaşanan büyük buhranı  anlatmaktadır…
Yıllar önce çekimi yapılan gazap üzümleri filmi senaryosu ile kitabın senaryosu arasında uyuşmazlıklar vardır…
Öyle ki, filmdeki final ile kitaptaki final arasında hiçbir ilişki yoktur…
***
Komünizm fikri ; açlık,sefalet,zorbalık ve fakirlik ortamını çok sever ve bu ortamda kanser hücresi gibi büyüdükçe büyür ve çoğalır…
Dolaysıyla bu fikre mensup olanlar,bu kitabı okumaktan oldukça haz duyarlar…
Ama gözden kaçırdıkları bir şey vardır kitapta!
Senaryosu bir kamyonet etrafında kurgulanan kitap; bir yandan “ezilenler” konusunu işlerken, diğer yandan FORD,HUDSON ve CADİLLAC gibi  otomobil kartellerinin reklamını yapmaktadır…
Bu durum, kitabın aldığı ödül konusunda bir takım soruları akla getirmektedir…
Ezilenler yönü dolaysıyla okumaktan haz duyanlar,her nedense kitabın bu yönünü irdelemezler…
***
Anlayacağınız, günümüzde olduğu gibi o zamanda KAPİTALİZM ile KOMÜNİZM  kol kolaydı…
Geriye kalan edepli olmayan EDEBİYAT! 

11 Şubat, 2019

HAYVAN ÇİFTLİĞİ


KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: HAYVAN ÇİFTLİĞİ
KİTAP YAZARI: GEORGE ORWELL
***
Kitabın ana fikri için "tüm hayvanlar eşittir, domuzlar daha da eşittir..." diyebiliriz...
Hayvan çiftliği kitabı,Stalin rejimine karşı sert bir taşlamadır...
Kitap aslında birebir komünizm rejimini  tiye almaktadır…
***
Çiftlikte devrim yapan hayvanlar,komünizm rejimini kurarlar…
***
Hayvanlar bu rejimle hayatlarını sürdürürken, bir gün domuzlar çiftlikteki süt ve elmaları çalarlar…
Yakalanan domuzların ileri gelenlerinden biri,
“Yoldaşlar! diye haykırdı.
Umarım, biz domuzların bunu bencilliğimizden, ayrıcalık düşkünlüğümüzden yaptığını sanmıyorsunuzdur.
Aslında çoğumuz süt ve elmadan hoşlanmayız.
Ben de hoşlanmam.
Bu elmalara el koymamızın tek bir amacı var, o da sağlığımızı korumak.
Sütte ve elmada domuzların sağlığı açısından kesinlikle gerekli olan bazı maddeler var.
Bilim bunu kanıtlamıştır, yoldaşlar.
Biz domuzlar düşün emekçisiyiz.
Bu çiftliğin tüm yönetim ve düzeninden biz sorumluyuz.
Gecemizi gündüzümüze katarak, sizin sağlığınızı koruyoruz.
Bu sütleri sizin uğrunuza içiyor, bu elmaları sizin uğrunuza yiyoruz.
Biz domuzlar görevimizi gereğince yerine getiremezsek ne olur, biliyor musunuz?
Jones (faşizm) geri gelir!”
Kitapta geçen bu diyalog, solcuların; “biz toplumların okuyan-yazan en aydın insanlarıyız,biz olmazsak; ilericilik,çağdaşlık,teknik,sanayi,adalet vb. olmaz…” türünden kibirli ifadelerini bize hatırlatıyor…
***
Komünizmden sonra iki ayak üzerinde yürüyenlerin düşmanı olan çiftlikte ki hayvanlar, yıllar sonra çiftlikteki domuzların iki ayak üzerinde yürüdüklerini görürler…
Kibirli kibirli yürüyen domuzlara koyunlar destek olunca diğer hayvanlar hayal kırıklığı yaşarlar…
Yazar bu noktada, İnsanı hayvanlaştıran komünizmden,hayvanı insanlaştırarak intikam almaktadır…
***
Masalımsı fikre, masalımsı cevap…

DİL DENEN MUCİZE



KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: DİL DENEN MUCİZE
KİTAP YAZARI: WALTER PORZIG
***
Öğrencilik yıllarımda edindiğim kitabı okumak ancak nasip oldu…
Dil gerçekten mucize midir?
Doğaüstü olay olmadığına göre dile “mucize” denebilir mi?
Dille ilgili mükemmel araştırmalar yapılan kitabın birici cildinde,dilin ne olduğu,söz,cümle,kelime hazinesi,kelime türleri,genel dil bilimi ve dil psikolojisi üzerinde duruldu…
Birinci ciltte dikkatimizi çeken en iddialı söz ise “ İnsanlar konuşabilen hayvanlardır.” İfadesidir…
O zaman bu ifadenin karılığı için, “Hayvanlar konuşamayan insanlardır” diyebiliriz…
Her iki ifade aynı kapıya çıktığına göre,bir dil bilimcinin kaş yapayım derken göz çıkardığına şahit oluyoruz…
Bırak biyoloji ilmine karışmayı, senin işin dil bilimi; ama yok,ille de okuyucuya ,evrimci ve ateist olduğunu belli ederek algı oluşturacak…
İkinci ciltte,dil topluluğu,dilin topluluklardaki rolü,yüksek dil,ağız,özel diller,uzmanlık dilleri,dil tabakaları arasında alış-veriş olayları gibi dil sosyolojisi konularından sonra dilde de değişme,bu değişmenin türleri ve sebepleri incelenmekte, Hind-Avrupa dil ailesindeki  diller ve tarihi karşılaştırmalı dil bilimi üzerinde durulmaktadır…
İkinci ciltte de dikkatimizi çeken, “ Bütün diller akraba olduğundan, dünyada  tek dil İngilizce olabilir” ifadesidir…
Bir Alman olan yazar bu ifadeyi neden kullanmıştır?
Bu noktada bizim aklımıza gelen “dinler arası diyalog” fikridir!
Bu kadar kapsamlı yazılan kitabın içine “Dünyanın tek dili İngilizce olabilir” fikri sokulmasının anlamı başka ne olabilir?
TEK DİN: Hıristiyanlık,
TEK DİL: İngilizce
İŞTE SİZE GLOBAL EMPERYALİZM!


07 Şubat, 2019

BÜYÜK SANCAĞIN GÖLGESİNDE



KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI:  BÜYÜK SANCAĞIN GÖLGESİNDE
KİTAP YAZARI: FRİEDRİCH KARL KİENİTZ
***
1980’li yıllarda Tercüman gazetesinin “1001 temel eser” serisi arasında yer alan “Büyük Sancağın Gölgesinde” kitabı, biraz yorucu olsa da okunabilir türdendir…
Osmanlı’nın hakim olduğu bir kısım toprakların, öncesini ve Osmanlı dönemini anlatmaktadır…
Kitabın önsözünde yazar için, “bilimsel çalışmalarının dışında bir çok geziler yapar,şehirlerin renkli hayatını yakından inceleme fırsatı bulurdu” denmektedir…
Dolaysıyla bu kitap sizi,eski çeşmelere, hamamlara, pazarlara,kalelere,saraylara,hanlara,kiliselere,
köprülere ve çeşmelere  götürecektir…
***
Yazar, “Malazgirt ovasında yıl 1071'di, AY ve YILDIZ ilk olarak birlikte doğdular” diyor…
Ve Müslüman-Türk’ün küçük Asya’ya ve Avrupa’ya geçmesinden sonrası için de, “YARIM AYIN GÖLGESİNDEKİ YILLAR” ifadesini kullanıyor…
Alman ve Hıristiyan olmasına rağmen kitabı objektif yazan yazar, “Osmanlıyı hatırlatıyor diye,Atina’da Osmanlı’nın yaptırdığı 300 kilise yıktırılmıştır…
Aynı şekilde Venedik’te ve pizza kulesinin çevresinde Osmanlının yaptırdığı camiler,ya kiliseye yada konservatuara ve sinemaya çevrilmiştir…” demektedir
Arkasından Yunanistan ve İtalya’yı kastederek, “…tek taraflı bir çaba ve suni gayretlerle son yüzyılların tarihini silip,istediğiniz gibi düzenleyemezsiniz” diyerek kitabını bitiriyor FRİEDRİCH KARL KİENİTZ…


04 Şubat, 2019

TÜRKLERİN SİYASÎ DÜSTURLARI



KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI:  TÜRKLERİN SİYASÎ DÜSTURLARI
KİTAP YAZARI: RİCAUT
***
Tam adı Paul Ricaut olan yazar, IV. Sultan Mehmet  döneminde İstanbul’da bulunan İngiliz elçisinin silahtarı ve katibidir…
İstanbul’da bulunduğu beş yıl içinde ajanlığın tüm profesyonel imkanlarını kullanarak, Osmanlının sırlarına vakıf olmaya çalışmıştır…
Yazar iyi bir Hıristiyan; ama tam bir Müslüman-Türk düşmanıdır…
Kitabın alt yapısını oluşturmak için görüşme yaptığı kişilerin konuşmalarından, Osmanlının aleyhinde olabilecek şeyleri cımbızla çekip çıkartarak kitabına almıştır…
Belge olarak ileri sürdüğü bu kişiler için, “lafına itibar edilen kişiden aldığım bilgiye göre” ifadesini sürekli kullanmıştır…
Düzmece yalanlardan ibaret olan bu kitap,dolaysıyla siyasi ve tarihi belge özelliği taşımamaktadır…
***
Kitabı okurken taraflı ve yanlı ifadelere nefret duyuyorsunuz;ama çevirmenin yalan-yanlış şeyler için dip not düşmesi sizi rahatlatıyor…
Başka  yorumlara girmeden yazarın son cümlesine bakarak kitabın ne amaçla yazıldığını anlatabiliriz…
Güya Osmanlı, “Tanrı denizleri Hıristiyanlara,karaları da Müslümanlara verdi” demiş ve yazarda “Hıristiyanlığın ortak çıkarları için bu derin uykudan hiçbir zaman uyanmamalarını temenni ederiz;Çünkü günün birinde denizde de güçlü olmayı akıllarına koyarlarsa ve GEREKTİĞİ GİBİ ÇALIŞIRLARSA BÜTÜN CİHANIN ÖNLERİNDE EĞİLECEĞİNDEN ŞÜPHE ETMEM” diye yazmıştır…
Yazarın bu son cümleyi bilinçli mi? Bilinçsiz mi? Yazdığını bilmiyoruz;ama bu ifadeyle Müslüman-Türk milletine dünyaları bahşettiği de bir gerçektir…
İşte bu bizim için bir belgedir…



02 Şubat, 2019

TRABZON ŞEHRİNİN İSLAMLAŞMASI VE TÜRKLEŞMESİ 1461-1583



KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: TRABZON ŞEHRİNİN İSLAMLAŞMASI VE TÜRKLEŞMESİ 1461-1583
KİTAP YAZARI: HEATH W. LOWRY
***
Amerikalı Prof. Dr.Heath Lowry Osmanlı tarihçisidir…
Çok güzel Türkçe konuşan ve yazan yazar, her ne kadar Ermeni soykırımını kabul etmese de Trabzon’la ilgili yazdığı bu kitap, “taraflı yazdı” intibası uyandırmaktadır bizde…
***
Trabzon tarihini yazarken; Osmanlı tahrir defterlerinden,Trabzonlu yazar Mehmet Aşık’tan,yabancı yazarların Trabzon tarihiyle ilgili yazdıkları kitaplardan ve Üniversite tarih hocalarından istifade etmiştir…
***
Osmanlı tarihçisi olan yazar; Osmanlının diğer iller için yazdığı tahrir defterlerini doğru,düzgün ve gerçek bulurken,Trabzon’la ilgili yazdıklarını ise (her nedense) doğru ,düzgün ve gerçek bulmamaktadır…
Trabzon tarihi ile ilgili gerçek bilgileri kapsayan tahrir defterlerini  “gerçek dışı” ilan etmeye çalışan yazarı bu konuda samimi bulmuyoruz…
Çünkü yazar bu noktada tahrir defterlerini gerçek dışı ilan ederek, “Trabzon'daki Ermeni ve Rumları zorla Müslümanlaştırmışlar” demek istemektedir…
Böylece günümüz Trabzon insanına, “kökenleriniz Rum ve Ermenilere dayanmaktadır”  denmek istenmekte ve algı oluşturularak pontusçuluğa hizmet edilmektedir…
***
Peki,yazarın kabul etmediği;ama tahrir defterleri ve diğer belgelerin ifade ettiği gerçekler nelerdir?
1461 tarihinde Fatih Sultan Mehmet ordusuyla Trabzon surları önüne dayanınca ,kale içindeki krala şartlarını sunar ve teslim olmasını ister…
Ve kral şartları kabul ederek teslim olur…
Krala sunulan teklif;kendisi ve ailesine dokunulmayacağı ,mal varlıkları ile birlikte sürgün edileceği şeklindeydi…
Ayrıca kale içindeki Rum ve Ermenilerin üçte ikisinin mal varlıklarıyla birlikte İstanbul’a sürgün edilecekleri şeklindeydi…
(Bu insanlar İstanbul’da, Trabzon’da bulunan mahalle adlarıyla oluşturulan Maçka,Taksim ve Ayasofya gibi mahallelere iskan edilmişlerdir.)
Trabzon’da kalan Rum ve Ermeniler ise genelde mal varlıkları taşınmaz olanlardı…
Bunların da beş mahalleye iskan edildiğini,tahrir defterlerindeki vergi sisteminden anlıyoruz…
Kale içinde Rum ve Ermenilerden boşaltılan mahallelere, İç Anadolu'nun muhtelif yerlerinden (Niksar,Sonusa,Ladik,Amasya,Bafra,Osmancık,İskilip,Çorum,Gümüş,Merzifon,Tokat,Samsun,Turhal,Katı,Kağala,Satılmış,Zile,Gölköy)sürgün edilen  Müslüman-Türkler iskan edilmişlerdir…
Bu mahallerin bir kısmının  isimleri değiştirildiği gibi kiliseleri de camiye çevrilmiştir…
***
50-60 yıl sonra Trabzon'a sürgün edilen Müslümanların gizlice sürgün edildikleri yerlere geri dönmesi ve İstanbul’a sürgün edilen Hıristiyanların Trabzon'a geri dönmesi,Trabzon’da  Müslüman nüfusun azalmasına Hıristiyan nüfusun artmasına sebep olmuştur…
Bu konuda başarısız olduğunu anlayan Osmanlı Devleti,1583 tahrir defterlerinden de anlaşılacağı üzere büyük sürgünler yapmıştır…
Anadolu'nun muhtelif yerlerinden (Marş,Karaman,Trakya vb.) Müslüman-Türkleri Trabzon içine ve ilçelerine iskan etmiştir…
Trabzon’a geri dönen merkezdeki Rum ve Ermenilerle birlikte, ilçelerdeki Rum ve Ermenileri İstanbul'a sürgün etmiştir…
O yıllarda Trabzon’u ziyaret eden Maraşlı Osman efendi ,”Trabzon’un bazı mahallelerinde hala Rumca konuşuluyor” dediğine göre,Fetihten buyana Trabzon’da kalmalarına müsaade edilen Rum ve Ermenilere dokunulmamıştır…
***
Biz Müslümanlara göre,Müslüman olmadan önce insanların ırklarının ve inançlarının önemi yoktur…
Bu yüzden çok olmamakla birlikte Trabzon ve ilçelerinde Hıristiyanlıktan Müslümanlığa geçiş yekun teşkil etmeyecek kadar az olmuştur…
Ve bunların çoğu da Hıristiyan Türklerdi…
Her nedense Yazar bu Hıristiyan Türklerden hiç söz etmemektedir…
Halbuki Hıristiyanlığını hiç bozmadan Trabzon ve havalesinde yaşanabildiğini mübadelede sonuçlarından anlıyoruz…
Mübadele sonucuna göre, 8000 Hıristiyan gemilerle Girit adasına gönderilmiştir…
Bu 8000 Hıristiyan’ın 6000’ini “Türk tohumu” diye Yunanistan topraklarına sokmadığı tarihi bir gerçektir…
***
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:
Nasıl ki Hıristiyan misyonerler İstanbul ve Anadolu’da  Müslümanlar üzerinde bir etki meydana getirememişse, Pontusçular,Pontusçuluk konusunda Trabzon’da bir etki meydana getirememişlerdir…
Nitekim bunu günümüz Türkiye’sinde de açık olarak görmekteyiz…
Vatan hainlerinden müteşekkil PKK’nın siyasi kolu tüm Türkiye’de partilerini kurmuş;ama vatan,millet,devlet ve bayrak konusunda Türk-Müslüman dik duruşu sergileyen Trabzon halkı,Trabzon ve ilçelerinde bu partinin kurulmasına müsaade etmemiştir...
***
Vatan,Millet,devlet ve bayrağın kalesi olan Müslüman-Türk Trabzon, dostu sevindirmekte  ve iç-dış düşmanları üzmektedir…
Trabzon’dan dostlara SELAM ve SEVGİLERLE…