30 Ekim, 2020

KÖRLÜK


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: KÖRLÜK

KİTAP YAZARI: JOSE SARAMAGO

***

Nobel Edebiyat ödüllü Portekiz’li yazarın 1995 yılında yazdığı bu roman, şuan yaşadığımız pandemi (covid 19) sürecini anlatır türdendir…

***

Arabasında kırmızı ışığın yeşile dönmesini bekleyen adam o anda kör olur…

Sıkışan trafiği rahatlatmak için çevredeki insanlar yardıma koşar…

Daha sonra arabasını çalan hırsız onu evine bırakır…

Göz doktorundan randevu alan karısı onu doktorun muayenehanesine götürür…

Doktorun karısı hariç, bu kör adamla kim karşılaşmışsa hepsi kör olurlar…

Bu körlük bulaşıcıdır…

Ve Sağlık Bakanlığı, tüm bulaşıcı kör olanların karantinaya alınmasına karar verir…

Doktorun karısı, kocasını yalnız bırakmamak için “bende körüm” yalanını söylediği için o’da karantinaya alınır…

Zamanla üç koğuş körlerle dolar…

Gözü gören doktorun karısı, gözünün gördüğünü kimseye hissettirtmemeye çalışmakla birlikte koğuşlarının hijyenine dikkat eder…

Bu yüzden kendi koğuşları diğer koğuşlardan daha temizdir…

Hastane çevresini saran askerler, dışarı çıkmak isteyenleri öldürme emri almıştır…

Üç koğuşun gıda ihtiyacını gidermek içinde kolilerle hastane içine yiyecek bırakılır…

Bir şekilde içeri silah sokan bir şahıs, insanların düştüğü bu zor şartları fırsata çevirmeye çalışır…

Ve yiyecek kolilerini diğer koğuşlara para ve mücevherle satar…

Verecek bir şeyleri kalmayınca da onlardan karılarını isterler…

Doktorun karısı ikinci gidişinde yanına makas almıştır…

Eli silahlı adamın arkasına dolanarak boynuna makası saplar…

Derken zor şartlar, zor şartları kovalar…

Daha sonra dışardan askerlerin sesinin kesildiğini fark ederler…

Ve hastanenin dışına çıkarlar…

Sokaktaki insanların tümü kördür…

Sokaklar alabildiğince ölü insan ve hayvan leşleriyle doludur…

Herkes yemek aramaktadır…

Köpekler ölü leşlerini yemektedir…

Bu şartlar içinde doktor ve karısı yemek aramaya çıkarlar…

Buldukları elbise ve yemeklerle arkadaşlarının yanına dönerler…

Ardından arkadaşlarıyla birlikte kendi evlerine gitmeye karar verirler…

Doktor ve karısının evi boştur…

Yıkanıp temizlendikten sonra karınlarını doyururlar…

Bir süre sonra kırmızı ışıkta kör olan adam karısına, “görüyorum, seni görüyorum” diye bağırır…

Ve hepsi birlikte nara atarak sevinirler…

Çünkü bu durum, belli bir süre sonra kendilerinin de gözünün açılacağı anlamına gelmektedir…

***

Kitaptaki, “Tuvaleti bulmakta güçlük çeken körün biri ‘nasıl olsa kimse kimseyi görmüyor’ deyip hastane bahçesinin bir köşesine s*çar…

Kokuyu takıp eden diğerleri ‘burası tuvalet’ diye düşünerek onlarda bahçeye s*çarlar…

Ve zamanla bahçe b*k çukuru haline dönüşür“ bu bölüm toplum bilinci açısından okuyucunun son derece dikkatini çekmektedir…


28 Ekim, 2020

İLBER ORTAYLI İLE TARİHİN SINIRLARINA YOLCULUK


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: İLBER ORTAYLI İLE TARİHİN SINIRLARINA YOLCULUK

KİTAP YAYINA HAZIRLAYAN: MUSTAFA ARMAĞAN

***

Her ne kadar Mustafa Armağan “kitap röportaj değil” dese de, soru cevap şeklinde gerçekleştiği için röportaj sayılır…

Röportaj, muhteşem sorulara verilen muhteşem cevaplarla gerçekleşmiştir…

Konuya vakıf iki tarihçi, resmi tarihin sakatlıklarından yola çıkarak gerçekleri dile getirmeye çalışmışlardır…

***

Resmi tarihi yazanlarda, resmi tarihi ders olarak anlatanlarda tarih bilgisinden yoksun olduklarından, yetiştirilen neslin tarih bilgisi de zayıf kalmıştır…

Bu yüzden Türkiye’de tarih bilgisi sevilmez…

Tarihi bilmeyen nesiller, Osmanlı mirasını reddederler…

Bilmezler ki Osmanlı tarihi, bir dünya tarihidir ve bizimle yaşıyor…

Ancak tarihi öğrenmek için uğraş veren genç nesillerin çalışmaları, ilerisi için ümit vermektedir…

***

“Osmanlı İmparatorluğu tarihte üçüncü Roma’dır” ibaresi, ilber hocanın aforizması olduğunu da belirtelim…

 

 

 

27 Ekim, 2020

TOLSTOY’UN GİZLİ RAPORLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİYAP ADI: TOLSTOY’UN GİZLİ RAPORLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

KİTAP YAZARI: PYOTR ANDREYEVİÇ TOLSTOY

***

Bu Tolstoy, herkesin bildiği ve tanıdığı yazar Leo Nikolayevich Tolstoy değil Pyotr Andreyeviç Tolstoy’dur…

18. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’nde Rus elçiliği yapmıştır…

Dönemin Çar’ı kendisine mektuplar yazarak, Osmanlı Devleti hakkında istihbaratı bilgiler toparlamasını istemiştir…

Zaten genelde tüm elçiler devletleri için bunu yaparlar…

***

Çar’ın Tolstoy’a mektupla yazdığı sorular 16 maddeden oluşmaktadır…

Kitap; hem Çar’ın sorularını, hem de Tolstoy’un bu sorulara verdiği cevapları kapsamaktadır…

***

Tolstoy, Çar’a yazdığı ilk mektupta “Türklerden devletleri aleyhinde bilgi almak oldukça zordur.” İtirafında bulunmuştur…

Bu yüzden Çar’a yazdığı mektupların geneline duyumlar üzerinden cevap vermiştir…

Ve doğal olarak oldukça fazla tarafgir davranmıştır…

Dolaysıyla bu mektuplar, tarihi belge özelliğinden çok politik özellik taşımaktadır…

***

O dönemin padişahları IV. Mehmet ve II. Mustafa oldukça fazla av meraklısıydılar…

Bu yüzünden devlet işlerini Sadrazamların inisiyatifine bırakıyorlardı…

Buda devlet işlerinin sekteye uğramasına yol açıyordu…

Tolstoy; herkesin şahit olduğu bu gibi gerçekleri, Çar’ın gözüne girebilmek için ballandıra ballandıra mektuplarında anlatıyordu…

***

Bu kadar yalan ve iftiralarla dolu bir rapor yazan elçiye Çar’ın bir yaptırımı oldu mu?

Bilemiyoruz…

Ama kamuya ifşa edildiğine ve politika malzemesi olarak kullanıldığına göre, bu mektuplara ne Çar, nede Rus Devleti değer vermemiştir…  

 

25 Ekim, 2020

AKDENİZ


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: AKDENİZ

KİTAP YAZARI: PANAİT İSTRATİ

***

Akdeniz kitabının kahramanı yazarın kendisidir…

Kitaplardan okuduğu kadar bildiği Mısır’a âşıktır…

Ve bir gün Mısır’a gitmeye karar verir…

Romanya’nın Köstence Limanı’ndan Mısır’ın İskenderiye Limanı’na gitmek üzere vapura biner…

Vapurda kendisi gibi badanacı olan Musa ile tanışır…

Musa’nın bu yolculuğa çıkma amacı, sevgilisi ile Mısır’a kaçan kızı Sara’yı bulmaktır…

Kızı Sara eğer yalan yazmamışsa İskenderiye’de barcılık yapmaktadır…

İstrati, dost diye kabul ettiği Musa’nın amacına ortak olur ve Sara’yı aramaya başlarlar…

İki dost Musa’nın kızını bulurlar; ama Sara hastadır…

Geçimlerini sağlamak için para kazanmaları gerekmektedir…

Çalışmak için Kahire’ye giderler; ama dolandırılırlar…

Daha sonra Beyrut’tan boya iş teklifi aldıklarından Lübnan’a giderler…

Sağlık durumu düzelen Sara, Beyrut’a gider ve babası Musa’yı bulur…

Babasının Romanya’ya dönmesini ister…

Beyrut’ta barcılık yapmaya karar veren Sara, babasını memlekete gitmeye ikna eder; ama o son defa iş yapmak için arkadaşı İstrati ile Şam’a gider…

Ve Musa orada ölür…

Yalnız kalan İstrati’ye Romanyalı bir hemşerisi iş teklifinde bulunur…

Tabelacılık yapması için ona bir dükkân açar…

Tabelacılık konusunda oldukça başarılı olur ve iyide para kazanır…

Bu arada Hamlet’i kimin yazdığı aklına takılır…

Kimin yazdığını bilmesine rağmen bir türlü aklına gelmez…

Ve bu durum psikolojisini bozar…

Sonunda Hamlet’in yazarının Shakespeare olduğunu tanımadığı biri tarafından öğrenir…

Ardından Roman’ya ya dönmeye karar verir…

Ancak memlekete dönmek üzere bindiği vapurdan Ayneroz’da iner…

Burası bir manastırdır…

Kitabın bu bölümünü kişiler arasındaki münasebetlere ayırır…

Kitabın son bölümünü ise canından çok sevdiği Mihail’e ayırır…

***

Yazar İstrati, vapurla İstanbul boğazından geçerken II. Abdülhamit’in istibdat (baskıcı) yönetiminden dem vurur…

Demek ki, o günlerde II. Abdülhamit düşmanlığı içerde ve dışarda modaydı…


 

22 Ekim, 2020

ATEŞ VE KADIN


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: ATEŞ VE KADIN

KİTAP YAZARI: ABBAS BİRİMOĞLU

***

Öncelikle belirteyim ki kitabın içinde FETO kırıntıları vardır…

Şöyle ki:

Basından söz edildiğinde “zaman ve taraf " gazetelerinin ön plana çıkartılması…

Taraf yazarı ve şuan hapiste olan Ahmet Altan’ın yazılarının övülmesi…

“Yurtta sulh” gibi ifadeler üzerinde durulması…

“Ölende, öldürende Müslüman” ibaresini kelimeler arasına sokarak, PKK’yı masum Kürt halkı çizgisine çekip aklanmaya çalışılması…

Dolaysıyla kitap, bir FETO projesi kitabı izlenimi uyandırdı bizde…

***

Kitap, Melek Hanım ile Azize ana üzerinde kurgulanmıştır…

Melek hanım, oğlu askerde teröristlerce öldürülmüş şehit anasıdır…

Azize ana ise, oğlu dağa çıkmış ve askerlerce öldürülmüş terörist anasıdır…

Bu iki ana Diyarbakır'da bir araya getirilir…

Amaç, mağdur iki taraf bir araya getirilerek barış ortamını sağlamaktır…

Ve bu çalışmalar neticesinde Birleşen Analar Kadın Eli Derneği'ni kurarlar…

***

Çocuğu askerde teröristlerce şehit edilen Melek hanımın günleri çile ile geçmektedir…

Böyle bir günde, bir gazetede gördüğü “Ateş ve Kadın” isimli makale dikkatini çeker…

Av. Murat Kerem adıyla yazılan makalede, terör ateşinin söndürülmesi ancak çocukları öldürülen Kürt ve Türk annelerin bir araya gelmesiyle mümkün olacağı dile getirilmektedir…

Melek hanım kendisini etkileyen yazının yazarıyla konuşmak için Murat Kerem’in bürosuna gider…

Orada gördüğü üç parçadan(deve, aslan ve çocuk) oluşan tablo dikkatini çeker…

Bu tablo üzerinden aralarında uzun felsefi konuşmalar geçer…

Ve konu “Ateş ve Kadın” makalesine dayanır…

Melek hanımın zamanla avukatın eşi ve yakınlarıyla dostluk bağları güçlenir…

Makalede söz konusu olan “birleşen analar” fikrini geliştirmek için Diyarbakır’a gitmeye karar verirler…

***

Ve herkesin bildiği gibi tüm bu tür FETO projeleri 15 Temmuz’da çöpe atılır…

Ama Kürt, Türk herkesten destek gören Diyarbakır anaları destansı bir mücadele verirler…

Vermeye de devam etmektedirler…

  

19 Ekim, 2020

GERMİNAL


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: GERMİNAL

KİTAP YAZARI: EMILE ZOLA

***

Yalın ve sade bir dille yazılan kitap, işçi ve işveren arasındaki savaşı anlatmaktadır…

***

Dünyada meydana gelen ekonomik çöküşün ucu, kömür çıkarma şirketine dokunur…

Ekonomik sıkıntılar nedeniyle ülkede fabrikalar çalışmamaktadır…

Hâlbuki fabrikalar, kömür çıkaran şirketin en iyi müşterileriydi…

İşlerin kötüye gitmesi işveren şirketi bazı tedbirleri almaya mecbur bırakır…

Ve işçilere verdikleri ücrette indirime giderler…

Bu durum işçilerin şartlarını daha da zorlaştırır…

Şartlarının daha da zorlaşması işçilerin tepkisine yol açar…

(Fakirlik, sefalet, açlık ve zor hayat şartları; komünistlerin ideallerini gerçekleştirmek için en iyi ortamlardır.)

Gelişen her şeyi istismar etmek için olayların içine giren sendikacı komünistler, her şeyin yıkılmasına ve daha da beter hale gelmesine sebep olurlar…

Ölümler artar, açlık artar ve sefil-sefalet halinde bıraktıkları halkın arasından sıyrılıp çekip giderler…

Amaçlarına ulaşan komünistlerin geride bıraktığı şey; kin, nefret, daha çok sefalet, daha çok açlık ve ölümdür…

 

 


15 Ekim, 2020

VELİ BEYAZİD’İN BEDDUASI


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: VELİ BEYAZİD’İN BEDDUASI

KİTAP YAZARI: KADİR MISIROĞLU

***

Kitap, Yavuz Sultan Selim hakkında yazılmış çok güzel tarihi bir romandır…

Şah İsmail’in ikiyüzlülüğünü çok iyi tahlil eden Yavuz, ona gerekli cezayı verebilmek için babasından padişahlığı zorla  alır…

Ama Şah İsmail’in ihanetine inanmayan babası II. Bayezid, ona padişahlığı verdikten sonra “kılıcınız keskin, ömrünüz kısa olsun! Sirpençeler altında kıvranarak ölesin” diye beddua eder…

Bedduada sözü geçen hastalığa yakalanan Yavuz, Macaristan seferine giderken Çorlu yakınlarındaki Sırt Köyünde vefat eder…

İlginçtir bedduayı yapan babası II. Bayezid’de o köyde vefat etmişti…

***

Yavuz Sultan Selim, devletin önünü tıkayan kaba softa din adamlarından ziyade, bilgisine inandığı din adamlarından fetva alırdı…  

Cevaz verilmeyen hatalı işlerden geri adım atardı…

Devletin ve milletin selameti için hiçbir budaktan gözünü sakınmazdı…

***

Kitabın ana fikri için, “Yavuz Sultan Selim’in hayatı, sapık dini akımlara karşı mücadele ile geçmiştir” diyebiliriz…

Allah mekânlarını cennet eylesin…

Âmin…

11 Ekim, 2020

SELAHADDİN EYYÜBİ’NİN GÖLGESİNDE

 


KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: SELAHADDİN EYYÜBİ’NİN GÖLGESİNDE

KİTAP YAZARI: THORVALD STEEN

***

Kitap, Selahaddin Eyyubi’den ziyade İngiltere kralı I.Richard’ı anlatmaktadır…

Ayrıca tarihi roman şeklindedir…

***

Richard, İngiltere kralı 2.Henry ve kraliçe Elenor’un çocuğu olarak 8 Eylül 1157 tarihinde dünyaya gelir…

Kral 2.Henry, kendisine ihanet ettiği kuşkusuyla kraliçe Elenor’u hapse atar…

Richard 1188 yılında Fransa kralı Philip ile dostluk anlaşması imzalar ve birlikte Kudüs’e sefer düzenlemeye karar verirler…

Kral 2.Henry 6 Temmuz 1189 tarihinde ölür ve tahta Richard geçer…

Kral Richard, annesi Elenor’u hapisten çıkartır…

Kral Richard Navara kralının büyük kızı Berengaria ile evlenir ve onu İngiltere kraliçesi ilan eder…

Ve toplanan tüm haçlılar deniz yolu ile Kudüs’e gitmek üzere yola çıkarlar…

Kral Richard, yolculuk boyunca Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi hakkında kedisine sunulan raporu büyük bir dikkatle okur…

Şiirden hoşlanan ve zaman zaman şiir yazan kral Richard, Selahaddin Eyyubi’nin de şiiri sevmesi ve raporda yazılı bir şiir onu etkiler…

Selahaddin’in çok sevdiği ve kral Richard’ı etkileyen şiiri yazan bir kadındı…

Sol elinde bir meşale, sağ elinde bir su testisiyle eve dönen Rabia’nın “ateş ve su” şiiri…

“Meşaleyi cennete, suyu cehennem ateşine atacağım. Tanrı sevgiyle anlaşılmalı; asla cehennem korkusuyla ya da cennet umuduyla değil”

Haçlı ordusuyla denizden gelen kral Richard, Akre kalesini alır…

Kendisine takınılan tavırlardan rahatsız olan Avusturya dükü Leopold, üç ay sonra haçlı ordusundan ayrılarak geri döner…

Ardından Fransa kralı Philip adamlarını alarak savaştan çekilir…

Kendi ordusundan başka askeri kalmayan Richard, savaşa girer…

Yaralanan ve tutuklanan Richard, Selahaddin Eyyubi tarafından af edilerek serbest bırakılır…

Selahaddin’in takip ettirdiği Richard’ın tifoya yakalandığı anlaşılır…

Selahaddin’in gönderdiği doktorlar onu tedavi eder.

Selahaddin’in Richard’a elçi olarak gönderdiği kardeşi El Adil, “biz size ‘Aslan Yürekli Richard’ deriz” diye söylemesi kralı çok etkilemişti…

Richard, Selahaddin’in kendisini etki altına almaya çalıştığı hissine kapılır ve tekrar bir saldırı düzenlemeye karar verir…

Richard, Cengaver 50 askeriyle Kudüs’e gizli suikast saldırısı düzenler…

Bu saldırıyı bekleyen Selahaddin ve adamları, 50 askerin bir kısmını öldür ve bir kısmını tutuklar…

Ancak bu kez de tutuklanan Richard, Selahaddin tarafından serbest bırakılır…

Daha sonra Selahaddin’in kardeşi El Adil ile gönderdiği ateşkes antlaşmasını Richard imzalar…

Ve İngiltere’ye gitmek üzere Akre’den denize açılır…

Bir müddet sonra kara yoluyla İngiltere’ye gitmeye karar verirler…

Beş kişi yollarına devam eden kafile daha sonra birbirlerinden ayrılırlar…

Papaz kılığında yoluna devam eden Richard’ın kafasına sert bir cisimle vurulur…

Ve baygın halde zindana atılır…

Richard’ı tutsak alan Avusturya dükü Leopold, kendisine yaptığı haksız davranışları ona anlatır…

Leopold, yüklü rehin parası alabilmek için Richard’ın annesi Elenor’a haber uçurur…

Fidyenin tamamı olan 150.000 mark alındıktan sonra Richard serbest bırakılır…

Richard İngiltere’ye gitmek üzere bindiği arabada rahibe Anna ile karşılaşır…

Sonunda saraya ulaşan Richard annesiyle kucaklaşır…

Düşmanlarından dük Leopold ölmüştür; ama Fransız kralı philip yaşamaktadır…

Ve ondan intikam almak için ordusuyla üzerine saldırır…

İngiliz ordusu Fransız ordusunu yense de Philip bir yolunu bulup kaçar…

Annesi dâhil çevresindeki tüm yakınlarını kaybeden kral Richard, karısı kraliçe Berengaria’dan da ayrılır…

Hayal kırıklıkları içinde hayatını sürdürürken, bir çocuğun fırlattığı bıçakla omuzundan yaralanır…

Yara kangrene dönüşür ve Richard ölür…

***

Kitapta dikkati çeken hususlar:

1-Kral Richard ile annesi Elenor arasındaki bağların ilginçliği…

2- Kral Richard ile Selahaddin Eyyubi arasındaki gizemli bağ…

3- Kral Richard’ı iki sefer öldürmeyip bağışlayan Selahaddin Eyyubi’nin siyasi manevraları…

Bu siyasi manevralar neticesinde Kral Richard’ın başına Avrupa’da gelmeyen kalmadı…

Hain ilan edildi…

Zindana atıldı…

Annesinden yüklü fidye alındı…

Kendisiyle alay edildi…

Ve çevresinde bir tane seveni kalmadı…

Kısaca Selahaddin Eyyubi, “aslan yürekli Richard” dediği Kral I. Richard’ı siyasi manevralarıyla kediye çevirdi…

 

08 Ekim, 2020

EVRİM TEORİLERİ VE MUTASYONLAR


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: EVRİM TEORİLERİ VE MUTASYONLAR

KİTAP YAZARI: İSMET HASENEKOĞLU

***

Evrim teorisi karşıtı kitaplar hemen hemen aynı konuları içermektedir…

Kitap, evrim ile mutasyonu biyolojik açıdan incelemekte ve felsefi açıdan cevap vermektedir…

***

Evrim, biyolojinin konusudur ve felsefeyle yakından uzaktan alakası yoktur…

Bu konuda en çok konuşanlar maalesef Biyoloji dalında ihtisası olmayanlardır…

Bir bakıma teoriler ilmin öncüleri olmalarına rağmen, ilmi hiçbir özelliği olmayan “tesadüf” kavramı teorem olarak felsefeyle birlikte evrim konusu içine sokulmuştur…

Ve evrim içine felsefenin girmesiyle, felsefeli evrim ile din arasında çatışma başlamıştır…

Aslında bu noktadaki kavga; ilim ile din arasında değil, evrim teorisi ile din arasındadır…

“Canlılar tesadüf eseri oluşmuşlardır” fikri Allah’ı inkâr olduğundan evrim teorisinin en fanatik savunucuları ateistler olmuşlardır…

***

Ancak, milyonlarca yıldır serçe kartal olmamıştır…

İnsan da başka bir şey değildi ve insan olmakta devam edecektir…

Demek ki, yeryüzünde tesadüflere yer yoktur…

***

“Ol” deyince olduran Allah’a hamdü senalar olsun…

06 Ekim, 2020

ERMENİ MESELESİ VE TÜRKİYE


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: ERMENİ MESELESİ VE TÜRKİYE

KİTAP YAZARI: ABDULLAH YAMAN

***

Bu kitap, Ermeniler ile ilgili tarihi seyri ve katliamlarını anlatmaktadır…

Yapmış oldukları katliamlarla ilgili vesika, belge ve fotoğraflar içermektedir…

***

Tarih boyu insan yerine konulmayan ve dışlanan Ermenilerin kaderi Osmanlı Devleti’nden sonra değişti…

Türkiye’de ki Ermeniler 14.asırdan bu yana Osmanlı Devletinin tabiiyeti altında huzur içinde yaşıyorlardı…

Osmanlı, onların haklarına, dini ve milli özelliklerine saygı gösteriyordu…

Askere alınmadıklarından, bütün vakit ve gayretlerini ticarete, ziraata, sanayiye ayırıyorlardı…

Osmanlı’nın has tebaası olan Ermenilerin bir kısmı dış güçlerin yönlendirmesiyle komitacı (terörist) oldu…

***

Osmanlı Devleti ile hiçbir şekilde başa çıkamayan haçlılar, Osmanlıyı içten yıkmaya karar verdiler…

17.asra kadar bütün sosyal hayatın düzenleyicisi olan devlet, bu asırdan sonra liyakatsiz yöneticilerin eline geçmeye başladı…

Bu durum Osmanlı Devletinin yönetici kadrosunu ele geçirmeye çalışan haçlılar için bir fırsat oldu…

Saraya; valide sultanlar, cariyeler ve dönme vezirler vasıtasıyla sokulan entrikacılar, liyakatli ve ehil yöneticileri eriterek yok ettiler…

Ardından bu entrikacı yöneticilerin tayın ettiği idareciler halkla devletin arasını açtılar…

Osmanlıda “Rahim Devlet” veya “Hami Devlet” kavramı bozulmaya başladı…

Dolaysıyla ekonomik yapıda bozulmaya başladı…

Ekonomik yapı bozulunca dış güçler devreye girdiler…

Dış güçler Osmanlı toprakları içinde serbest ticaret yapabilmek için “kapitülasyonlar” imzaladılar…

Kapitülasyonlardan sonra Osmanlının ekonomisi Avrupalıların eline geçmeye başladı…

Ekonomik gücü eline geçiren Avrupa, siyasi gücüde eline geçirmeye başladı…

Siyasi baskılar sonucu önce “Tanzimat” ardından 1 ve 2. Meşrutiyet ilan edildi…

Kısaca, aciz ve zavallı yöneticiler eliyle haçlılar Osmanlıyı yıkılma noktasına getirdiler…

***

Osmanlıyı yıkmaya karar veren haçlılar, içerde çalıştırmak üzere ajan, provokatör ve teröriste ihtiyaç duyuyorlardı…

Yaptıkları araştırmalar neticesinde bu konularda Ermenileri kullanamayacaklarını anladılar…

Çünkü Ermeniler Osmanlının has tebaası idi…

Ancak yüklü paralar harcayarak, yerli ve Rus Ermenilerden komitacı (terörist) örgüt kurdular…

1.Dünya Savaşı’nda vatan evladı Ermeniler, Türk Ordusu içinde vatan toprağını korumak ve savunmak için can verip kan dökerken; Ermeni komitacılar (kalleş, katil, terörist Ermeniler) Doğu Anadolu’da silahsız on binlerce kadın, çocuk ve ihtiyarı doğradılar…

Rusya ve Avrupa’dan gönüllü gelen Ermeni çeteleri işlenmedik zülüm bırakmadılar…  

***

NETİCE:

Ermeniler, Meşrutiyet ilanına kadar Osmanlı yönetimi altında çok mesut ve müreffeh hayat yaşıyorlardı…

Dış güçler tarafından “Ermenistan” hayali peşinde koşturulan komitacılar, Ermeni Milletinin de başına bela oldu…

Erkeklerin savaşa gitmesini fırsat bilen Ermeni çeteleri, Doğu Anadolu bölgesindeki korumasız insanları katlettiler…

Savaşta olmasına rağmen bu çetelerin üstesinden gelen Osmanlı Devleti, aynı zamanda bu çetelere yardım ve yataklık eden Ermenileri savaş bölgesinden tehcir (sürgün) etti…

Güvenli bir şekilde sevk edilmeleri içinde jandarma birlikleri tahsis etti…

Ermeni eşkıyalar, sözde Ermeni kafileleri kurtarmak için jandarma birliklerine saldırdılar…

Birçok jandarmayı öldüren bu eşkıyalar, Ermeni kafilelerin dağılmasına ve daha perişan hale düşmelerine neden oldular…

Buna rağmen devlet, kafilelerin emniyet ve huzur içinde sevkine çalıştı…

Yerlerinden çıkartılan Ermenilerin menkul ve gayrı menkul mallarını kaybolmaktan korumak için bir kanun çıkarttı…

Osmanlı harp halinde olduğu halde Ermenilerin can ve malca zarar görmemeleri için elinden gelen gayreti gösterdi ve bu maksadında mümkün olduğu kadar muvaffak oldu…

NOT: Teröristlerle işbirliği yaparak devletini arkadan vuranlara bundan daha iyi ne yapılabilirdi?  

 

02 Ekim, 2020

BİR NESLİ NASIL MAHVETTİLER


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: BİR NESLİ NASIL MAHVETTİLER

KİTAP YAZARI: OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ

***

Kitap, Bir nesli nasıl mahvettiler, siyasi radyo konuşmaları, Ayasofya, Hz. Mevlana ve Mehmet Akif kısımlarından meydana gelmektedir…

***

Bir nesli nasıl mahvettiler kısmında, “nesil” olarak kabul edilen “sen” üzerinden konular işlenmektedir…

“Sen” babası savaşta şehit düşmüş bir çocuksun…

Başlangıçta sana milli ve manevi değerlere saygılı olarak tanıtılan şahıslar, daha sonra karşına “gâvur” olarak çıkması hayal kırıklığı yaşamana neden oluyor…

Bu hayal kırıklıkları bir takım etkenler(zevk ve sefa) neticesinde kayboluyor…

Neticede sende “gavur” haline geldiğinin farkına varmıyorsun…

Kitapta bu yozlaşmalar roman kıvamında anlatılıyor…

***

Şeflik dönemi sonlarına doğru ilk baskısı yayınlanan kitabın tamamı piyasadan toplatılır…

Ancak DP iktidarı döneminde yayını serbest hale getirilir…

***

Yazar aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisi’nden milletvekili seçilmiştir…

Siyasi çalışmalarda parti, radyo konuşmaları görevini ona vermiştir…

***

Ayasofya açılması için gayret gösteren ve yargılanan müstesna aydınlarımızdandır…

***

Yazar kitabın final kısmını, Hz.Mevlana ve Mehmet Akif’e ayırıyor…