08 Ağustos, 2021

BEŞ ÇAYI


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: BEŞ ÇAYI

KİTAP YAZARI: AYKUT EDİBALİ

***

Otağ yayınevi 1974’lü yıllarda  “milli piyesler demetti” adı altında piyes kitapları yayınlamıştır…

Bu kitap milli piyesler demeti serisinin ikincisidir…

***

1980’li yıllarda tiyatrosunu da seyrettiğim beş çayı eserinin kısa özeti:

Müteahhit Haydar, alacağını isteyen amele Osman’a “Ne edeceğin bu kadar parayı?”diye sorar…

Oradakiler “Kızını İstanbul’a okumaya gönderecek” derler…

Haydar ve adamları kızının namusuna dil uzatınca, Osman silahını çeker ve hepsini öldürür…

O anda kahvede bulunan gazeteci Selçuk Bey, olup biten her şeye şahit olur…

Ve Ayşe’nin okuması için gerekli parayı o cebinden çıkartır verir…

Ve de Ayşe okumak üzere İstanbul’a doğru yola çıkar…

Ağabeyi onu yurda yerleştirir…

Ayşe önce kız arkadaşlarıyla tanışır…

Aşk meşk işlerini oldukça ilerletmiş bu kızlar, Ayşe’ye “Sen buraya okumaya geldin, buna gerek yok” diyerek başörtüsünü başından alırlar…

Ayşe başörtü taktığı için sıkıntılar yaşamaktadır…

Bu arada Ayşe, İstanbul’a okumaya gelmesine yardımcı olan gazeteciyi düşünmekte ve araştırmaktadır…

Gazeteci Selçuk Bey bir konferansa konuşmacı olarak davet edilir…

Ayşe’yi okul arkadaşları yavaş yavaş hafif meşrep havaya sokmaya başlarlar…

Artık Ayşe arkadaşlarıyla beş çaylarına iştirak etmeye başlar…

Konferansa konuşmacı olarak davet edilen Jak Moris, Batıyı ve Batı kültürünü göklere çıkartır, Müslüman-Türk kültürünü küçümseyerek alay eder…

Konferanstaki Batı kültürü savunucuları çok memnundurlar; ama diğerleri büyük bir hayal kırıklığına uğrarlar…

Kitabın ana fikri aslında, Batı kültürü ile İslam Kültürünün mukayesesidir…

Jak Moris’in savunduğu iddialara cevap vermek üzere gazeteci Selçuk Bey söz alır…

Aslında Selçuk Bey’in iddiaları çürütmek için verdiği cevaplar, yıllarca bu ülkede köklü bir yapının oluşmasına vesile olmuştu…

Ama kitabın yayına hazırlandığı yıllarda Selçuk Bey, “Savunduğunuz din, gerçek anlamda din olsaydı reformlar gerekmezdi…

Batı Felsefesi cehennemin dibine gitse dünya bir şey kaybetmez, bir pislikten kurtulurdu” gibi görüşleri savunurken, 12 Eylül darbesinden sonra ne oldu da sekülerizme kayarak Batı Kültürü reformlarının savunucusu oldu?

Eserde ki Ayşe gibi bizde 12 Eylül’den önceki Selçuk Bey’i bulduğumuzda sevinmiştik…