KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: DÜĞÜM
KİTAP YAZARI: 12 YAZARIN KALEME ALDIĞI 12 HİKÂYE
***
1976’lı yıllarda otağ yayınevi “milli hikâyeler demeti” adı altında hikâye kitapları yayınlamıştır…
Bu kitap milli hikâyeler demeti serisinin 2.sidir…
Amaç, toplumun bağrından çıkan milli sanat kapsamındaki hikâyelerin genç nesillere sevdirilmesi ve ulaştırılmasıdır…
Milli sanat nedir?
Bir toplumun kültürünün belirmesi ve gerçekleşmesidir…
Nazım Hikmet’in şiiri Türkçe yazılmış ve okuyucu bulmuş diye milli olamaz!
Donkişot romanı Türkçeye çevrildi diye milli olamaz…
Dolaysıyla gelecek nesiller iki farklı kültürle karşı karşıyadırlar…
Birincisi, tarihi ve yerli(milli) kültür…
Diğeri, gayrı milli hâkimi azınlığın taşıdığı batı kültürü…
Kısaca sanatçılar ve sanatseverler, milli sanat anlayışına dönmelidir…
Yoksa sanat, azınlık kültürü halinde kalacaktır…
***
Kitaptaki hikâyelerin kısa özetleri:
1-Bu hikâyede, Anadolu’dan İstanbul’a okumaya giden gencin verdiği hayat mücadelesi anlatılır…
Genç öğrenci, ailesinden gelen para geçimi için yeterli olmayınca işportacılık yapmaya karar verir…
Bu işi yapabilmek için Belediye yetkililerine “diş payı” vermesi gerektiğini öğrenir…
İki sene sonra lise öğretmeni olacak genç, öğrencilerine doğruları anlatırken bu rüşveti nasıl izah edebilirdi?
2-Şalvarla mahkemeye gitmek için şehre inen Süleyman’ı, polisler tartaklayıp şalvarını keserken ayağına bıçak batırırlar…
Acıyla belindeki silaha sarılan Süleyman, bir polisi öldürür, iki polisi yaralar…
Mahkeme, medeniyete muhalefetten ve polisleri yaralayıp öldürmekten idamına karar verir…
3-Kravatlı yetkililer içki üretim fabrikasını alkışlar eşliğinde açarlar…
Amaç, dışarıdan ithal edilen içkiler için, dışarı giden döviz akışını engellemektir…
Birçok aile ocağının sönmesine neden olan içkiyi içince medenileştiğini sanan güruh, sanki dersin uçak, otomobil ve gemi fabrikası açılışı yapıyorlar…
4-Batıcı olan aydınlarımız bu hikâyede “Avrupa sakızı” için methiyeler diziyorlar…
Avrupa’ya gidenler bilirler, çok medeni Avrupalılar çiğnedikleri sakızları sokaklara atarlar…
Bu sakızlar yürüme yollarında yıldızlar gibi parlarlar!
Hiçbir Avrupa ülkesi bu pisliğe çözüm bulabilmiş mi?
5-Tarihine ve değerlerine hakaret eden Murat, genç yaşta içkiye ve kadına müptela olmaya başlamıştı…
Ve frengi hastalığına yakalanmıştı…
Şehvetle ölüme koşuyordu…
6-Ay yıldızlı bayrağı indirip yerine kızıl bayrak çeken Yunan, Bulgar dölleri kasabanın camisine dinamit koyarlar…
Çanakkale gazisi Şükrü çavuş, bunu yapanların kim olabileceğini anlar…
Ve tüfeğini kaptığı gibi sokağa fırlar…
Ancak devletin kolluk kuvvetleri suçluları yakalar…
Bu nesepsizler tamda Şükrü çavuşun vurmaya gittiği şahıslardır…
7-Öğrencilik yıllarına ait hatıraların yıllıklara bakılarak hatırlanması…
İçki müptelası bir öğrencinin sarhoşken tren altına ezilip ölmesi olayını yıllığa bakan arkadaşının hatırlaması!
8-Yalova’dan vapura binip teyzesini ziyarete giden Mehmet, adalarda gördüğü lüks hayatın İstanbul’da da olduğunu zanneder…
İstanbul’a varınca hayal kırıklığına uğrar…
İstanbul’un birçok semtinin Anadolu’dan farksız olduğunu görür…
Merakını gidermek için Büyük adaya gitmeye karar verir…
Adada ikamet edenlerin Markolar, Davitler, Hayimlar olduğunu öğrenir…
Adada beklediği süre içinde çanlar çalar; ama ezan okunmaz…
O beyler rahatsız olmasın diye atların nallarının altı keçeyle, at arabalarının tekerlekleri lastikle kaplanmıştır…
Mehmet, “burada bize ait olan tek şey, karşıda dalgalanan al bayraktır” diye düşünür…
9-Bu hikâyede, seyyar satıcı arabasıyla çoluk çocuğuna ekmek getirmeye çalışan Hüseyin efendinin zabıtalarla olan mücadelesi anlatılmaktadır…
10-ODTÜ’lü terörist öğrenciler bir eri şehit etmişlerdir…
Bunu gazeteden okuyan İzak isimli şahız, ODTÜ’lü öğrencileri öve öve bitiremez…
Orada bulunan Murat, İzak’a, “Tarihte milletimizi arkadan vuranlar hep Salamonlar,Moizler,İzaklar olmuştur…
Bu sözler karşısında İzak “U” dönüşü yapar; ama iki hafta sonra Murat kafasından kurşunlanır…
Şehitler toprağa atılan tohumlar gibidirler…
11-Öksüz Recep evlenmek için arazisini ipotek ettirerek bankadan kredi alır…
Yusuf ağa, “ödeyemezse ben öderim” diyerek Recep’e yardımcı olur…
Zamanı gelince parayı ödeyemeyen Recep için köye bankacılarla birlikte Yusuf ağa’da gelir…
Köylü huzurunda Yusuf ağa Öksüz Recep’in borcunu bankacılara öder; ama arazisinin tapusunu alır…
Not: Yahudilerde Filistinlilerin yerlerini genellikle hep bu yöntemle almışlardı…
12-Mehmet’in babasını daha önce Ruslar öldürmüştü…
Gece yarısı evlerine saldıran Ruslar Mehmet’in köpeğini öldürürler…
Köpeğin yanına giden Mehmet’e annesi, “kaç oğlum Mehmet, büyüyünce gel intikamımızı al” diye bağırdı…
Yıllar sonra evine dönen Mehmet’i annesi, Mehmet’in babasına benzetir…
“Hayır, anne ben oğlun Mehmet’im…
İntikamımızı aldım anne” der…
***
Bu kitaptaki hikâyeleri yazmada emeği geçen yazarlardan ölenlere rahmet, sağ olanlara da sağlıklı uzun ömürler diliyoruz…