20 Ağustos, 2021

TABYA


 

KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: TABYA

KİTAP YAZARI: AHMET EFE

***

Kitap,1974-1975 yılları arasında kaleme alınmıştır…

Büyük bir kısmı çocuk hikâyelerinden oluşmaktadır…

Eserin içinde Milli idealizm ve milli realizm den oluşan on üç hikâye vardır…

Kitap içindeki hikâyelerin kısa özetleri:

1-Doksan üç (1877-1878) harbi sırasında Rus askerleri Erzurum’a saldırmaya hazırlanırken Ahmet Muhtar Paşa halka haber salar ve ordusuyla düşmana saldırır…

Dövüşün en kızgın anında, tam tükenecekleri an, kulakları sağır edecek naralar duyulur…

Tabyaya “Allah, Allah” nidalarıyla koşuyordu şehir…

En önde bir gelin vardı…

İşte o gelin Nene Hatun’du…

Zafer Hakkındı…

Hakka gönül vermişlerindi…

Not: Bu kahraman kadın 1955 yılında sefil, sefalet içinde öldü…

2-Bundan asırlar önce Erciyes Dağı’nın karşısında sivri bir tepede bir kale vardı…

O kalenin komutanı Hans, Kudüs’e Haçça gideceğini herkese duyurmuştu…

Hans Kudüs yollarındadır…

Bu arada hizmetkârı diyojen( Bey Melik Gazi ) karısı Marya’ya hizmet etmektedir…

Marya, Diyojen’e “ Sadık hizmetkârım, elimle yaptığım bu helvayı Hans ne çok severdi…

Olsa da yese” dedi…

Diyojen,”Hanımım istersen Hans Bey’e götüreyim” dedi…

Ve ışık hızıyla helvayı Hans’a götürür…

Hans haçtan dönünce işin aslını diyojen’den öğrenir…

 Bey Melik Gazi’nin ayaklarına kapanır ve Müslüman olur…

Kaleyi direk Melik Gazi’ye vermez…

Melik Gazi cengâverleriyle birlikte kaleye gelir, Hans onlara kapıyı açar; ama olayın farkında olan düşman eri Hans’ın kafasını vücudundan ayırır…

Daha sonra şehit olan Melik Gazi’nin türbesi Erciyes’in karşısındaki tepenin eteklerinde yapılır…

Melik Gazi ve kesik baş, bu türbede yan yana uyumaktadır…

3-Nuri, gelen Yunan askerlerine babasının mezarını çiğnetmeyeceğine yemin etmişti…

Düşman geliyor diye halkla birlikte köyü terk ederler…

 Nuri gece yarısı halktan ayrılarak köye geri döner…

Hayrı dede ile karşılaşır ve birlikte plan yaparlar…

Hayrı dede önce komutanı tek atışta vurur…

Ardından birkaç Yunan askeri derken kendiside şehit düşer…

Yunan askeri geri döndüğünde Nuri’yi elinde meşale cephaneliğin başında görürler…

Üzerine gidip yanına vardıklarında Nuri meşaleyi cephaneliğe uzatır…

4-Bu hikâyede Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi anlatılmaktadır…

5-Babaları askerde şehit olan Ziya, Mehmet, Ömer köylerine girip karargâh kuran düşman askerlerinin önce bayrağını indirdiler…

Ve yerine Türk Bayrağını astılar…

Ardından düşman karargâhını ve cephaneliğini patlattılar…

Daha sonra tüm aramalara rağmen şahadete eren bu üç çocuğun parçaları bulunamadı…

6-Köyü kuşatan düşman askerlerinin komutanı Elif’i çadırına sokar…

Elif namusu için masanın üzerinden aldığı kasaturayı önce komutana daha sonrada kendisine saplar…

7-Dede torunu Hamza’ya “Bak oğul Anadolu anadır, Kıbrıs bebek…

İkisi de birdir…

Git oğlum orada bir çıban var, onun deşilmesine yardım et…

Ölürsen şehit, kalırsan gazisin” der…

Hamza Kıbrıs Savaşı’nda şehit düşer…

8-O okulun en başarılı kızıydı…

Lise yıllarında sosyalizmi öğrenmeye başladı…

Üniversite yıllarında militanlaştı…

Daha sonra olaylar olaylar derken bir bıyıklı karnına üç kurşun kustu…

9-Harun, Sevmek ve mutlu olmak üzerine kurulan karamsar fikirlerin tek ilacının Kuran olduğunu söyler…

10-Kâğıtçı kız arabacı Hasan’a âşık olur…

Ama Hasan onunla alay eder…

Kâğıtçı kız, sevgisine ihanet eden Hasan’dan nefret etmeye başlar…

Bu acıya fazla dayanamaz ve kan kusarak ölür…

11-Düşman akrabalardan olan Yunus ve Güllü şehre kaçar ve evlenirler…

Güllünün yakınları Yunus’un köydeki evini yakarlar…

Yunus köye geri döner ve evini yakanları tek tek öldürür…

Günler sonra köyün tam ortasında kurulan darağacında Yunus sallanmakta ve darağacının altında Güllü ağlamaktadır…

12-Hikâyede olsa sevmedim yılanların öldürülmesini…

Hâlbuki doğadaki en aciz ve zavallı hayvanlardır yılanlar…

Bir kısmı zehirli olsa da doğanın dengesini korumak için yaratılmışlardır…

Bu hikâyede bir öğretmenin yılanları öldüren öğrencilerden gurur duyması, eğitim adına faciadır…

Güzelim hikâye final kısmında berbat edilmiş…

13-Ahlaksız ortamlarda çalışan kızına “kahpe” diyen bir babanın hikâyesi anlatılmaktadır…