KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: KİMYA-İ SAADET
KİTAP YAZARI: İMAM GAZALİ
***
Hüccetülislâm, "İslam'da otorite" veya "İslam'ın delili" unvanını alan İmam Gazali, 1058 yılında İran'ın Horasan bölgesinin Tus şehrinde dünyaya gelmiştir…
Eğitimlerini tamamladıktan sonra, Büyük Selçuklu Devleti'nin veziri Nizâmülmülk' ün yanına gider…
Nizâmülmülk'ün huzurunda olan bir toplantıda verdiği cevaplarla diğer bilginlere üstünlüğünü kanıtlayarak 1091 yılında Bağdat’taki Nizamiye Medresesi'nin baş müderrisi olur…
Bilgisi ve edindiği öğrenci topluluğuyla kısa sürede ün ve saygınlık kazanır…
Şam ve Hacca gidip dönen Gazali Nizamiye Medresesi'nde tekrar eğitim vermeye başlar…
Gazali'nin öğrenme merakı onun çok sayıda dini ve fikrî akımları araştırmasına neden olur…
Yaşadığı dönemde hakikati bulmak isteyen insanların dört kısma ayrıldığını ve her birinin hakikati kendi yolunda aradığını görür…
Bunlar; felsefeciler, kelâmcılar, sufiler, Batınilerdir…
Hepsinin görüşlerini inceleyerek; kelâm, felsefe ve Batınilik yolunu kitaplarında ayrıntılarıyla tenkit eder ve sufilerin yolu olan tasavvufa yönelerek hakikati bu yolda arar…
Gazali'ye göre O dönemde İslamiyet'in birliğine kötü anlamda doğrudan etki edecek fikirler hızla yayılıyor, bir taraftan Yunan felsefesi ile İslam inancını yeniden yazmaya çalışan filozoflar, diğer yandan Kur'an'ın apaçık ayetlerini karanlık ve gizemli tefsirlere konu yapan Bâtıniler, İslam dinine ve Ehl-i sünnet itikadının bütünlüğüne büyük zarar veriyordu…
Batını haşhaşı tarikatının kurucusu Hasan Sabbah, Gazali'nin döneminde ortaya çıkmış ve Büyük Selçuklu veziri Nizâmülmülk bu görüşün üyeleri tarafından öldürülmüştür…
Gazali bu dönemde Ehl-i Sünnet dışı grupların görüşlerine karşı reddiyeler yazarak mücadele etmiştir…
Gazali, 19 Aralık 1111’de (53 yaşında) Büyük Selçuklu İmparatorluğu zamanında İran’ın Tus şehrinde ölmüştür…
***
İmam Gazali, ihya-i ulumiddin adlı eseri oldukça hacimli olduğundan onu okuyamayanlar için özet haline getirerek, adını Kimya-ı Saadet koymuştur…
İmam Gazali bu kitaba “KİMYÂ-YI SAÂDET” adını verme sebebini , “Bakır ve pirinci kırmızı altın yapan maddî kimya zor elde edildiği için, insanlık cevherini hayvani bulanıklardan arıtıp melekler saflığına eriştiren, onu altın gibi paslanmaz ve devamlı yapan mücadele kimyası da zor elde edilir…
Bu kitabin amacı, hakikat ilâcının ecza ve bileşimini okuyucularına kolaylıkla açıklamaktır…
Zira hayvani sıfatları insanî sıfatlara, nefsanî halleri ruhbaniyete çeviren ve yine ebedî mutluluğun rabıtası, sonsuz saadetin vasıtası bu kimyadır…
Kısaca bu kimya mutluluğun hazinesidir…” şeklinde ifade etmiştir…
***
Kimyâ-yı Saadet; İbadet, iman, amel, ahlak, muamelat ve mutluluk konularını işlemektedir…
Başlıca konuları şöyledir: Kendini bilmek, kalbin hakikati, insandaki kötü ve iyi vasıflar, marifetullah, insan fıtratı, dünya gerçeği, ahret hayatı, kabir azabı, ruhun mahiyeti, ehlisünnet itikadı, kıyamet, tekrardan dirilme, şeriata uymak…
***
Kitabın esas konusu insandır…
Öncelikle insanın kendisini bilmesi gerekir…
İnsanın kendini bilmesi, Allah’ı bilmekten önce gelir…
Çünkü Peygamber Efendimiz; "Kendini bilen Rabbini bilir" buyurmaktadır…
Kitabın isminde “saadet” kelimesi geçmesinin anlamı nedir?
İnsanın mutlu olması için maddi ihtiyaçlarının karşılanması yeterli midir?
Kitap bu sorulara cevap vermek için, başından sonuna kadar mutluluğa ermenin yolunun Allah’ın rızasını kazanmak için çabalamaktan geçtiğini anlatır…
İnsanın maddi ihtiyaçlarının gideriliyor olması, önemlidir; ama yeterli değildir…
Gerçekte insanın manen mutlu olmasıdır…
Bu yüzden Allah ; “Dikkat edin! Kalpler ancak Allah’ın zikriyle tatmin olur” buyurur…
Kimya-ı Saadet’teki mutluluk izahı, insanın Allah’ın rızasına göre yaşaması, O’nun rızasını elde etmesidir…
Allah, “Ben insana kendi ruhumdan bir nefes üfledim.” buyuruyor…
Demek ki ruhun aslı Allah’ın bir nefesine dayanıyor…
İnsan ruhu oradan buraya gurbete gelmiştir…
Amacı ticaret tohumu ekmektir...
Yani nefsini, malını, canını, Allah yolunda kullanmak; onları Allah Teala’ya satmak ve karşılığında Allah’ın rızasını ve cenneti satın almaktır...
Başka bir şekilde ifade edecek olursak; dünya bir tarladır, burada güzel ameller ekilir, meyveleri ahrette toplanır…
Demek ki gurbete gelmiş olan ruh, manevi kalp, sonunda yine O’na dönecektir…
***
Oktay Sinanoğlu’nun Kimya-yı Saadet ve İmam Gazali hakkında söyledikleri:
Kimya-yı Saadet kitabını tesadüfen Hacıbayram’ın orda bir
sahafta buldum…
40 yaşından sonra bu kitabı gördüm...
Baktım, hayretler içinde kaldım…
Ama o kadar ileriymişler ki, o kitap o gün bilinen ve
Batı'nın hiç bilmediği kimyayı anlatıyor...
Yani elementlerin özelliklerinden falan başlıyor Biyokimya'ya geçiyor…
Hatta öyle şeyler anlatılıyor ki; hayretler içinde kaldım…
Çünkü önce doğru bildiğimiz şeyler diye okurken, birden
aklıma geldi ki Gazali orda kan dolaşımından bahsediyor, hormonlardan
bahsediyor...
Batı'da kan dolaşımı, 17. yüzyılda yani bu kitabın yazıldığından 700 sene sonra
keşfedilmiştir...
Vücudun kimyasından, hayati kimyadan başlayarak bu salgıların falan kanda
insan Halet-i Ruhiyesini nasıl değiştireceğini anlatıyor ve oradan ruhiyat'a
geçiyor...
Ruhiyat 19.- 20. yüzyılda keşfedildi Batı'da…
***
Gazali kitabın sonunu şöyle bağlar:
Kimya-yı Saadet kitabına burada son verelim…
Bu kitabı okuyanın, kitabın yazarını hayırlı duadan unutmamasını, onun için Allah’tan af
ve mağfiret istemesini rica ederim…
Eğer bu kitapta bir yanlışlık olduysa yahut niyetine riya karıştıysa, Allah’ın fazlı ve keremiyle
ve dua eden azizlerin duasının bereketiyle affedip bu kitabın sevabından mahrum eylemesin…
Zira bir kimsenin, insanları Allah’a davet edip gözü insanlarda olmakla, Allah’tan mahrum ve uzak
kalması kadar büyük bir ziyan ve hüsran yoktur...
Bundan Allah’a sığınırız…
Kitabın sonunda deriz ki: Allah’ım, senin azabından affına, gazabından rızana sığınırız ve sen kendine hamd ve sena ettiğin gibi, sana hamd ve sena etmemekten yine sana sığınırız…
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun ve Peygamberlerin en
büyüğü ve yolların kılavuzu Muhammed Mustafa’ya ve onun temiz ashabına salât ve
selâm olsun…
***
Allah mekânlarını cennet eylesin…