23 Kasım, 2024

Yavuz Sultan Selim Han’ın MANİFESTOSU


Yavuz Sultan Selim Han’ın MANİFESTOSU

***
Ben Sultan Selim Han!

Anadolu’nun ve Rum’un ve Acem’in ve Türkmen’in ve Kürt’ün ve Arap’ın ve Kıpti’nin ve Ermeni’nin ve Gürcü’nün ve Tatar’ın ve Çerkez’in ve dahi ismini saymaktan yorulacağım milletlerin sultanı…

Ümmet-i Muhammed’in Halifesi…

Mekke ve Medine’nin hizmetçisi...

Mağlup hasmım İsmail Şah’ın hitabıyla “Zamanın İskender’i”...

Bilirim, benim de bütün savaşçılar gibi ömrüm kısa olur…

Çok işler eylerim de sebep söylemeğe vaktim kalmaz...

Dedem Fatih Mehmet Han da az yaşadı, lakin kendisini anlatmaya yetecek kadar saltanat sürdü... Pederim Beyazıt ise, savaşçılığa meyletmeyip sarayda uzun bir ömür geçirdi…

Ne var ki, ardında izaha muhtaç bir icraat bile bırakmadı…

İMDİ!

Beni şedit, beni zalim ilan edecek olanlaradır sözüm, Rahmetli Pederimin ince ruhunu fırsat bilip birbirine düşenler…

Huzurda hiçbir ayıplanmaya uğramaksızın kavga edenler…

Meşk-ü muhabbet içinde yüzüp devleti asilere terk edenler…

Ahali fakir inlerken kendileri mal yığanlar…

Hazret-i Resul’ün cihat öğüdünü unutup zevk ü sefaya dalanlar…

Hac yolunu eşkıyaya teslim edip yağma-talana ortak olanlar…

Hutbelerinde Raşit halifelerin bir kısmına sövüp sayanlar…

Mekke ve Medine’nin izzetine kara çalanlar…

Ya kendi beylerim, paşalarım, vezirlerim…

Ya Safeviler, Dulkadırlılar, Memluklar…

Bilesiniz ki, adaletin kılıcının sizde hakkı vardı, ben yalnızca onu aldım!

Bana sövgü niyetiyle “Yavuz” dediniz; tarih Yavuz adına izzet giydirdi, haysiyet verdi, heybet biçti… Adım; kâfirlerin, korkakların, kaçakların, haydutların, sefillerin, sefihlerin değil müminlerin, yiğitlerin, bahadırların, mazlumların, abidlerin, âşıkların, şairlerin yanına yazıldı…

Mevla’ma nihayetsiz hamt ederim ki, Calut’la, Nemrut’la, Firavun’la, Cehil’le, Cengiz’le değil; Talut’la, İskender’le, Oğuz’la, Alparslan’la, Selahaddin’le, Fatih’le anılacağım…

Âdil kılıcını kuşandığım Halife Ömer Efendimiz ve Selahaddin Eyyubi gibi bana da Şam, Mısır ve Kudüs’ün fethi müyesser oldu...

Her ne ettim ise, devlet, millet, ümmet içindir gayretim...

Devlet başta olmazsa, kuzgun leşte olur…

O vakit ne ana kalır ne bacı, ne kızlar kalır ne kızanlar, ne kardeş kalır ne soydaşlar, ne yâr kalır ne yâranlar...

Tastamam millet gider; hepsinden evvel din gider, soy gider, ar gider, ırz gider!

İşte ben!

Fani olduğunu bir lahza hatırdan çıkarmayan Sultan Selim Han!

Bütün bunların muhafazası için muhterem pederimden geçtim…

Öz kardeşlerimi biçtim...

Yârin sıcak yatağını değil, seferin zahmetli yolunu seçtim...

Tahta geçtim, bir gün oturmadım!

Şan ummadım, bana bahşedildi…

Kan sevmedim, bana icbar edildi...

Sekiz sene dediğin nedir ki!

Çölde bir ikindi güneşi; gölgesi uzun, ömrü kısa!

Bir cihangir, yapmaktan konuşmağa fırsat bulamaz o daracık vakitte!

Ömrüm at sırtında, harp meydanında geçti ise…

Gürzüm mazluma kör, zalime kor oldu ise…

Kılıcım adalet uğruna bilenip kesti ise…

Milletim ve müstakbel evlatlarım asırlar boyu kansız, gamsız, düşmansız yaşasın diyedir...

Ben Anadolu’da, Rumeli’nde, Diyarbakır’da, Maraş’ta, Antep’te, Mısır’da, Şam’da, Halep’te ve dahi Hicaz’da ve dahi Kudüs’te yüzlerce yıllık refahı ve nizamı millet ve ümmet adına peşin aldım…

Bu uğurda nice bedel ödedim, nice bedel ödettim!

Gene de nefsimi temize çıkarmağa gayret etmem…

Zira benden sonra gelen her kimse yaşar, görür…

Ve tarih beni izah eder…

Vesselam…

***

Osmanlı Devleti’nin dokuzuncu hükümdarı olan Yavuz Sultan Selim, sekiz yıl gibi çok kısa süren saltanatını önemli sefer ve zaferlerle taçlandırmıştır…

İzlediği doğu siyaseti sayesinde Osmanlı Devleti’nin İslam dünyasında tek güçlü devlet konumunu kazanmasını sağlamıştır…

Yavuz Sultan Selim, kısa saltanat süresi içerisinde geniş bir sahada kazandığı zaferler ile edebiyat ve kültürün yayılıp gelişmesine önem vermiştir…

Seferlerden arta kalan zamanlarında tertip ettiği şiir ve musiki meclislerinde şair ve sanatkârları buluşturup onlarla sohbet etmekle vakit geçirmiş ve bu vesileyle etrafında teşekkül eden edebî muhiti canlı tutmaya gayret etmiştir…

Yavuz Sultan Selim, Trabzon’daki şehzadeliği zamanından başlayarak etrafına pek çok şair toplamış; kendisine kaside ve eser sunan şairleri de ihsanlarıyla teşvik ve memnun ederek devrinde şiir ve edebiyatın inkişafına katkıda bulunmuştur…

O, aynı zamanda Klasik Türk şiirinin Kanuni Sultan Süleyman devrindeki zengin açılımına oldukça elverişli bir zemin hazırlamıştır...

Daha ziyade Farsça şiir yazmayı tercih eden Sultan Selim, Farsça şiirleri bir divanda toplanmıştır…

Sultan Selim, Klasik Türk şiirinde Farsça bir divan tertip edip Türkçe divanı olmayan tek şairdir…

Ali Nihat Tarlan, “Selimi” mahlaslı ile Sultan Selim’in toplam 305 Farsça şiirini tercüme etmiştir…

Yavuz Sultan Selim devrinde onun himayesi altına girerek takdir ve iltifatını kazanmış pek çok şair vardır…

***

Prof. Dr.Ahmet Şimşirgil, şiirsel olarak “Eyvah, ne yazık ki Sultan Selim vefat etti…

Ona hem KILIÇ, hem de KALEM ağlasın” diye yazarak tarihe not düştü…

*** 

Ruhu ŞAD, mekânı ALİ olsun…