KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: GÜN AKŞAM OLDU
KİTAP YAZARI: 6 YAZARIN KALEME ALDIĞI 8 HİKÂYE
***
Otağ yayınevi 1976’lı yıllarda “milli hikâyeler demeti” adı altında hikâye kitapları yayınlamıştır…
Bu kitap milli hikâyeler demeti serisinin 5.si dir…
Amaç, toplumun bağrından çıkan milli sanat kapsamındaki hikâyelerin genç nesillere sevdirilmesi ve ulaştırılmasıdır…
Milli sanat nedir?
Bir toplumun kültürünün belirmesi ve gerçekleşmesidir…
Nazım Hikmet’in şiiri Türkçe yazılmış ve okuyucu bulmuş diye milli olamaz!
Donkişot romanı Türkçeye çevrildi diye milli olamaz…
Dolaysıyla gelecek nesiller iki farklı kültürle karşı karşıyadırlar…
Birincisi, tarihi ve yerli(milli) kültür…
Diğeri, gayrı milli hâkimi azınlığın taşıdığı batı kültürü…
Kısaca sanatçılar ve sanatseverler, milli sanat anlayışına dönmelidir…
Yoksa sanat, azınlık kültürü halinde kalacaktır…
***
“Gün akşam oldu” kitabındaki hikâyelerden kısa özetler:
1-Bu hikâyede, hapiste gün dolduran mahkûmların acılı hayatları hikâye edilmektedir…
Herkesi kendine bağlama becerisi olan mahkûm Yusuf, hücreye atılır…
Tüm mahkûmlar bu durumu protesto için gardiyanları bağlarlar…
Ve Yusuf’un hücresini açarlar…
Kendisine de “kaç” derler; ama o kaçmaz…
Çünkü kaçan suçlu, kişi haklı ise güçlüdür…
2-Kitap olmayan kıraathanede konuşulan mevzular derin ve anlamlıydı…
Konuşulan konu insan psikolojisi idi…
İnsan psikolojisinde “ben” iki ruhi temayülü bünyesinde barındırır…
a-Kaba bencillik…
b-İnsanilik…
Kaba bencillikten; narsis, sadist, seks manyağı türer…
Kısaca insanoğlu menfaatçiliğe yönelir…
İnsanilik için ise, insanın kendini yenileyecek bir nizama ihtiyacı vardır…
3-Beyrek savaştan döner…
Aradan uzun yıllar geçtiğinden obada olup biteni daha iyi anlamak için, obaya sazıyla, sözüyle ozan olarak girer…
Oba ağasının değişmiş, oğlunun büyüdüğünü görür…
Oğlunun anası babası öldüğü için, onu yeni oba ağası evlatlık olarak yetiştirmektedir…
Çolak Ozan’ın oğlunun adını da “Beyrek” koymuşlardır…
Çolak Ozan’ın çalıp söylediklerinden, obadaki herkes onun Beyrek olduğunu anlar…
Oba ağası istemese de Çolak Ozan oğlu Beyrek’i alarak obadan ayrılır…
4-Hüseyin, hayat ve kâinat hakkında araştırma yaparken ölçünün Kur’an’i Kerim olduğunu Ali Osman’dan öğrenir…
İşte o andan sonra Hüseyin, kıblegah’a aşk ile yönelir…
5-Anadolu kapılarının Alpaslan tarafından Müslüman-Türk’e nasıl açıldığı bu hikâyede anlatılmaktadır…
Alpaslan akrabası Süleyman Şah’ı yanına çağırır ve ona, “Bu kapıyı ben açtım, sen içeri giresin… Bu memleketi diyarı İslam kılasın” der…
Ama Bizans, Süleyman Şah’ın karşısına kardeşi Melik Mansur’u çıkartır…
İki kardeş ordu karşı karşıya gelir…
İki ordu savaşmak istemez…
Bunun üzerine Süleyman şah, Melik Mansur’a düello çağrısı yapar…
Melik Mansur, ordular savaşmayınca buna mecbur kalır…
Ama komutan Porsuk, iki kardeşin düellosuna karşı çıkarak Mansur’la kendisinin vuruşmasını ister…
Süleyman Şah bu teklifi kabul eder…
Ve Porsuk Melik Mansur’u yener…
İki ordu birleşir…
Bu olaya Selçuklu Sultanı Melik Şah çok sevinir ve Süleyman Şah’ı Anadolu Hükümdarı ilan eder…
6-İçki bağımlısı arkadaşlar Ramazan gelince bir ay sonrası için sözleşirler…
Bu hikâyede hem Müslüman olup, hem de haram işleyen insanlar konu edilmektedir…
7-Ayhan, bayram sabahı babasının verdiği bayram harçlığıyla balonlar satın almıştı…
Balonlarıyla birlikte deniz kenarında yürürken, denizde bir adamla bir çocuğu midye çıkartırlarken görür…
Zayıf ve cılız çocuğun midye çıkartırken balonları seyretmesi Ayhan’ın dikkatini çeker…
Çocukla konuşmak için Ayhan denize girer;ama adam arkadaş olmalarına müsaade etmez…
Akşam olunca adam ve çocuk denizden çıkarlar…
Evlerine giderken Ayhan’da onları takip eder…
Teneke ile kaplı eve girdiklerini görür…
Bayramın üçüncü günü Ayhan o eve, bayram harçlığını ve balonlarını bırakmak üzere gider…
8-Sırrı, bacısının namusuna göz diken Gâvuroğlu’nu vurur ve hapse düşer…
15 sene sonra hürriyetine kavuşur…
Kendisine “Geçmiş olsun, gayrı mahkûm değilsin” diyenlere, “Hayatımda yeni bir dönem başlıyor, doğru; ama ahlaksız, inançsız, mazlumu ezenlerin sultası devam ettiği sürece mahkûmuz” der…
***
Bu kitaptaki hikâyeleri yazmada emeği geçen yazarlardan ölenlere rahmet, sağ olanlara da sağlıklı uzun ömürler diliyoruz…