KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: SEBİLHANE BARDAKLARI
KİTAP YAZARI: M.ALİ TAŞÇI
***
Mehmet Ali Taşçı, 1952’de Emirdağ / Afyon’ da doğdu,10 Haziran 1985’de İstanbul’da öldü…
M. Ali Taşçı, Türk edebiyatına elliye yakın hikâye
kazandırmıştı.
Kendisine has bir anlatımı, yine özel bir konu seçimi ve
detay anlayışı vardı.
Kullandığı dil, zengin Anadolu Türkçesi idi…
Hikayelerinin ana karakteristiği “içimizden biri” ifadesidir…
***
Otağ yayınevi 1976’lı yıllarda “milli hikâyeler demeti” adı altında hikâye kitapları yayınlamıştır…
Bu kitap milli hikâyeler demeti serisinin 6.sı dır…
Amaç, toplumun bağrından çıkan milli sanat kapsamındaki hikâyelerin genç nesillere sevdirilmesi ve ulaştırılmasıdır…
Milli sanat nedir?
Bir toplumun kültürünün belirmesi ve gerçekleşmesidir…
Nazım Hikmet’in şiiri Türkçe yazılmış ve okuyucu bulmuş diye milli olamaz!
Donkişot romanı Türkçeye çevrildi diye milli olamaz…
Dolaysıyla gelecek nesiller iki farklı kültürle karşı karşıyadırlar…
Birincisi, tarihi ve yerli(milli) kültür…
Diğeri, gayrı milli hâkimi azınlığın taşıdığı batı kültürü…
Kısaca sanatçılar ve sanatseverler, milli sanat anlayışına dönmelidir…
Yoksa sanat, azınlık kültürü halinde kalacaktır…
***
Dokuz hikâyeden oluşan “Sebilhane Bardakları” kitabındaki hikâyelerden kısa özetler:
1-Aynı köylü Süleyman ve Cemalettin hukuk fakültesine kayıt olurlar…
Cemalettin aşırı sol fraksiyonların içine girer ve onların tüm imkânlarından istifade eder…
Süleyman’ı da solcu yapabilmek için, onu da yanına alarak aynı odada kalırlar…
Süleyman, Cemalettin’in fikirlerinin çoğuna inanmasa da, olayların içine birlikte girer çıkarlar…
Bir gün Cemalettin’e öğretmen abisinden bir mektup gelir…
Tesadüf eseri mektubu Süleyman’da okur…
Süleyman okuduğu mektubun etkisiyle, eşyalarını toplayarak yurdu terk eder…
2-O aramızdaki 40 milyonda biriydi…
Babası delirmişti…
Baba ve oğul, Foraman-Muhammet Ali boks maçını sabaha karşı izlemek için kahvede TV karşısındaydılar…
Maçı Muhammet Ali kazanınca kahve ana-baba günü olmuştu…
Oğlu “Zafer Muhammet Ali’nin” demesi üzerine, deli olduğu iddia edilen baba Apartman Asım, “Zafer hakkın ve hakka inananlarındır” diye bağırdı…
Ve oğluyla birlikte gün doğmadan namaz kılmak ve dua etmek için camiye gittiler…
3-İnsanoğlunun üreme ve çoğalması için Allah’ın insanlara bahşettiği cinsel güdüler,bir dönem sinemayla nasıl hayvanlaştırıldığı bu hikayede anlatılmaktadır…
4-Hakkı Bey yaşının gereği oğlunun bakımına muhtaçtır…
Oğlu ve gelini eğlenceye gittiklerinde Hakkı Bey’i ötele bırakıyorlardı…
Hakkı Bey bu tür davranışlardan şikâyetçi olur…
Bunun üzerine ona, evde uyması gerektiği dokuz maddelik kural koyarlar…
Bu maddelere göre, ya bu maddeleri kabul edecek, ya da evi terk edecekti…
Hakkı Bey’in cesedi denizden çıkarılınca cebinden bu maddeler yazılı kâğıt çıkmıştı…
5-İçimizden birini dinlemek ve seyretmek için vapurda Ferit Bey ile tanışır…
Aslında Ferit Bey, ailesi tarafından gazetelere “kayıp aranıyor” ilanı verilen kişilerden biriydi…
Ferit Bey’de meydana gelen değişim, onu bulunduğu toplum ve ailesinin dışına itmişti…
6-Ayı oynatıcı Çingene, dediklerini yapması için ayıya sopayla vurdukça vuruyordu…
Belli bir süre sonra ayı, Çingene ve Çingene’nin karısına saldırdı…
Etraftaki çocuklar çil yavrusu gibi dağıldılar…
Gelen Polisler ateş ederek ayıyı öldürdüler…
Kısaca hikâyenin ana fikri; Esir insanda olsa, hayvanda olsa birdir…
7-Yazar Yeni Cami önünde sakız satan kamburu çıkmış (hörgüçlü) bir ihtiyarla tanışır ve onunla hasbıhal eder…
Doksan beş yaşındaki adam ona askerliğini anlatır…
8-Tanıştığı iki ihtiyardan biri yazara, eşkıyalığı bırakıp nasıl efe olduğunu anlatır…
9-Testereci Süleyman’ın yolunu kesen üç kişi üzerinde neyi var, neyi yok hepsini alırlar…
Bu üç kişi mahkemece tespit edilir; ama mahkeme altı sene sürer…
69. duruşmada hâkim “olay nasıl oldu?” diye sorunca Testereci Süleyman düşer bayılır…
Ayılınca hâkimden duruşma ile ilgili son kararını vermesini ister…
***
Genç yaşta aramızdan ayrılan yazar Mehmet Ali Taşçı’ya Allah’tan rahmet dileriz…