KİTAP İNCELEMESİ
***
KİTAP ADI: ZÜLKARNEYN
KİTAP YAZARI: İSKENDER TÜRE
***
Kitabın önsözünde, Şüphesiz Kuran bir bilim kitabı değildir…
Efsaneler kitabı ise hiç değil!
O, insanın yaratılışına uygun bir hayat sürmesini, kâinatın özünü ve kâinat içindeki yerini kavramasını sağlamak gayesini güden Allah kelamıdır…
Hiç bir kitapta Kuran 'da olduğu kadar ilme önem verilmemiş, hiç bir kitapta insana bu kadar çok düşünmesi emredilmemiştir…
Bir yandan kâinat üzerinde tefekkür tavsiye edilirken, öbür yandan Kuran’da anlatılanlardan ibret alınması, ayetlerde ifade edilenlerle kastedilen şeyin adeta keşfedilmesi istenmiştir…
Kuran’ın ilme ve tefekküre verdiği bu önem, her devirde ayetler üzerinde devrin ilmî seviyesi nispetinde eserler yazılmasını sağlamıştır…
Dolaysıyla yazarda bu kitap için, “Kuran’daki Zülkarneyn ayetleri üzerinde yaptığımız araştırmalar neticesinde bu kitap ortaya çıktı” diyor…
***
Zülkarneyn kelime anlamı “iki boynuz sahibi” demektir…
Zülkarneyn hakkında ayetler ve hadisler hariç birçok yorum hayal ürünü olduğu bir gerçektir…
Peygamberimiz, Zülkarneyn’in peygamber olup olmadığı konusunda bilgi sahibi olmadığını beyan etmiştir…
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “İsmini bildiğiniz kimselerden yeryüzüne 4 kişi malik olmuştur… Bunlardan ikisi mümin, diğer ikisi ise kâfirdir...
Mümin olanlar Zülkarneyn ile Süleyman’dır...
Kâfir olanlar ise Nemrut ile Bühtunnasr’dır...
Beşinci olarak da yeryüzüne benim evlatlarımdan birisi yani Mehdi malik olacaktır.”
Aynı zamanda Zülkarneyn, bir komutan ve hükümdar olarak kabul edilmektedir...
Zülkarneyn farklı mucizelerle donatılmış bir kimsedir...
Bu kapsamda Zülkarneyn, bulutlara hükmedebiliyordu...
Kendisine Allah tarafından ilim ve kudret de verilmiştir…
Bu sayede dünyanın büyük bir kesiminde hâkimiyet kurmayı başarmıştır…
Kuran-ı Kerim’in Kehf Suresi 83. ve 98. ayetleri arasında geniş bir şekilde Zülkarneyn’den bahsedilmektedir...
Kehf Suresi, 83. Ayet: Sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar…
De ki: "Size onunla ilgili bir parça okuyacağım."
84. Ayet: Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar sahibi kıldık, ona (muhtaç olduğu) her şey için bir yol öğrettik…
85. Ayet: O da bir yol tutup gitti...
86.Ayet: Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu…
Orada (kâfir) bir kavim gördü…
“Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik…
87.Ayet: Zülkarneyn, “Her kim zulmederse, biz onu cezalandıracağız…
Sonra o Rabbine döndürülür…
O da kendisini görülmedik bir azaba uğratır” dedi…
88.Ayet: “Her kim de iman eder ve salih amel işlerse, ona mükâfat olarak daha güzeli var…
(Üstelik) ona emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz.”
89.Ayet: Sonra yine (doğuya doğru) bir yol tuttu…
90. Ayet: Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık…
91.Ayet: İşte böyle. Şüphesiz biz onun yanındakileri ilmimizle kuşatmışızdır…
92.Ayet: Sonra yine bir yol tuttu…
93.Ayet: İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu...
94. Ayet: Dediler ki: "Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye’cûc ve Me’cûc bozgunculuk yapmaktadırlar… Bizimle onlar arasında bir set yapman için sana bir bedel ödesek kabul eder misin?"
95.Ayet: Zülkarneyn, “Rabbimin bana verdiği (imkân ve kudret, sizin vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır…
Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım” dedi…
96.Ayet: “Bana (yeterince) demir madeni getirin” dedi...
İki yamacın arasındaki boşluğu (dağlarla) bir hizaya getirince, “körükleyin!” dedi…
Demiri eritip kor (gibi) yapınca da, “Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım” dedi...
97.Ayet: Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler…
98.Ayet: Zülkarneyn, “Bu, Rabbimin bir rahmetidir...
Rabbimin vaadi (kıyametin kopma vakti) gelince onu yerle bir eder...
Rabbimin vaadi gerçektir” dedi…
***
Kuran’da Zülkarneyn’in ne zaman ve nerede yaşadığı, hangi kavimden olduğu açıkça anlatılmamıştır…
Bu konularda birçok yorumlar yapılmıştır…
Kısaca diyebiliriz ki, Zülkarneyn muhtemelen ilk çağlarda yaşamış, göklere seyahat etmesini sağlayan vasıtayı elde etmesi için kendisine Allah tarafından imkânlar sağlanmış, yaşadığı hâdiseler bugünkü ilimle bile kavranamayacak salih bir kuldur…
Elbette ki, gerçeği ancak Allah bilir...