01 Eylül, 2025

HATIRALAR


KİTAP İNCELEMESİ

***

KİTAP ADI: HATIRALAR

KİTAP YAZARI: ROGER GARAUDY

***

Kitap,  öncelikle Roger Garaudy'nin biyografi anlatımından oluşmaktadır…

Roger Garaudy, 1913 yılında Marsilya'da doğdu…

 Sorbonne Üniversitesi'nden edebiyat alanında (1952) ve SSCB Bilimler Akademisi'nden bilim dalında (1954) doktora unvanları aldı...

Marksist İnceleme ve Araştırmalar Merkezi müdürlüğü yaptı...

Babası ateist görüşe sahipti…

Bir ara kimlik arayışına yöneldi…

Anne ve Babasının kökenlerini inceleyince, kendi kökeni için "iki taraftan da barbar" ifadesini kullanmıştır…

Bu anlatılar, Garaudy'nin çocukluk ve gençlik yıllarından başlayarak, felsefi ve politik evrimini kronolojik olarak ele almaktadır…

Onun Marksizm'e olan bağlılığını, bu ideolojiyle olan çelişkilerini ve ayrılığını, ayrıca Hıristiyanlık ve İslam gibi dinlere olan ilgisini ve bu dinlerle olan diyalog arayışını gözler önüne sermektedir...

 Garaudy'nin siyasi eylemciliği, parlamenter kariyeri, sanat ve kültür üzerine düşünceleri ile eleştirel bakış açısı da bu parçalarda belirginleşmektedir…

Özellikle Siyonizm eleştirisi ve bunun yol açtığı medyatik dışlanma gibi kişisel deneyimler, metinde önemli bir yer tutmaktadır…

Roger Garaudy'nin, hayatını felsefi ve siyasi evrimini karmaşık ve çok yönlü bir şekilde şekillendirmiştir…

20. yüzyılın önde gelen düşünürlerinden biri olarak, hayatı boyunca sürekli bir arayış ve sorgulama içinde olmuştur…

1920'lerdeki grevler ve yoksulluk ortamında, Marsilya Komünist Gençlik Kolu'na katıldı ve 37 yıl boyunca partide kaldı…

Fransız Parlamentosu'nda milletvekili, Millet Meclisi Başkan Yardımcısı, Milli Eğitim Komisyonu Üyesi ve Senatör olarak görev yaptı…

Stalin'in felsefi hatalarını ve yol açtığı siyasi cinayetleri analiz eden ilk komünist entelektüel ve yönetici oldu…

İmanı, imkânsızın tasdiki ve tarihin bütün imkânlara açılışı olarak tanımladı…

Ortaya atmış olduğu görüşler yüzünden 1968 yılında komünist partisinden ihraç edildi…

Sanatın, insanın doğayla ve Tanrı ile yeni bir ilişki arayışının bir ifadesi olduğuna inandı…

Batının ekonomik büyüme modelini sadece sayısal bir gösterge olarak eleştirerek, felaketleri de "aktife geçirdiğini" savundu…

"Bilim ve teknik bütün sorunlarımıza cevap verebilir" fikrini eleştirdi…

Bütün kanunların üstünde bir Kanun olabileceğini savundu.

Cezayir kurtuluş savaşındaki araştırmaları, Allah'a kayıtsız şartsız bağlılık yönlerini anlamasını sağladı…

 İslam'ı, Allah’ın ayeti olarak, Hz. İbrahim'den Hz. Muhammed'e uzanan mesajın sürekliliği içinde gördü…

"Dinde zorlama yoktur" ayetine vurgu yaparak, zoraki İslamlaştırmaya ve şeriatın sadece ceza hükümlerine indirgenmesine karşı çıktı...

Şeriat'ı, Kuran’ın ilkeleri ışığında 21. yüzyılın gereklerine cevap verecek şekilde yorumlamanın önemini savundu…

Siyonizm’i de sömürgeciliğide ırkçılık olarak tanımlayarak, Filistin halkının direnişini savundu…

Bu tutumu nedeniyle büyük yayınevlerinden dışlandı ve Yahudi düşmanı (anti-semitizm) olarak damgalandı…

Üçüncü Dünya ülkelerinin kalkınması, askeri harcamalar, nükleer enerji ve çevresel sorunlar gibi konularda radikal çözümler önerdi…

İnsan hayatının temel kanunu olarak "aşkı/sevgiyi" gördü…

Ölümü bir dram değil, bir tamamlanış olarak; ebediyete taşıyan bir projenin ve dünyayla dolu bir hayatın genişlemesi olarak gördü.

Dirilişin her gün gerçekleştiğini ve insanların kendilerini ve başkalarını aşarak sürekli yeniden doğduğunu savundu…

Geleceğin Sezar'lara ve Napolyon'lara değil, ermişlere ve şairlere ihtiyacı olduğunu belirtti…

Roger Garaudy'nin yaşamı, dogmatik ideolojilerden bireysel vicdan ve evrensel değerlere doğru, sürekli bir felsefi ve siyasi arayışın hikâyesidir…

Bu yolculukta Marksizm'i, Hıristiyanlığı ve İslam'ı kendi içgüdüleri ve deneyimleri doğrultusunda yorumlayarak, Batı'nın hâkim kültürel ve ekonomik modellerine meydan okudu ve farklı medeniyetler arasında bir diyalog ve dayanışma inşa etmeye çalıştı…

Garaudy, Batı medeniyetinin en temel sorununu fizik ötesi ve ilahi olanla (Allah ile) bağının kopmasından kaynaklandığını belirtir…

Batı dünyasının artık sadece tanrıtanımaz olmakla kalmayıp, "para, seks ve iktidarın" eski dinlerin tahtına oturarak mutlak değerler haline geldiği çoktanrıcı bir yapıya büründüğünü ifade etmiştir…

Garaudy, Allah'ın bulunmadığı vahşi ekonomik usul ve uygulamaları, milliyetçilikle, bloklara ve terör dengelerine dayanan siyasetleri ve köken ile gayeler hakkındaki sorulara cevap vermekten aciz, sadece kudret hırsına sahip bir "bilimciliği" reddetmiştir…

Ona göre, Hıristiyanlık da uzun zamandır ekonomi, sosyal hayat, uluslararası ilişkiler ve Üçüncü Dünya ile ilişkiler gibi konularda topluma yön veremez hale gelmiştir…

Zengin ülkelerin büyümesinin, Üçüncü Dünya ülkelerine günde bir Hiroşima'ya denk sayıda ölüme mal olduğunu vurgulamıştır…

ABD'nin silah satışları gibi ihracat gelirlerini ve IMF, Dünya Bankası gibi Batı hegemonyasındaki kuruluşları kınamıştır…

Doların küresel hâkimiyetine karşı, değiş tokuş siyaseti önermiştir...

***

"Ben İslam'a bir kolumun altında Kitab-ı Mukaddes, diğer kolumun altında Marks'ın Kapital'i ile geldim...

İkisini de bırakmamaya kararlıydım...

Bu noktaya nasıl geldim?

Yani, İslam'a en yüce bağlılıkla bağlanıp sarılmak, Karar mı, kopuş mu?

1982 Mart ayına gelinceye kadar, İslam hakkında şahsi tecrübemle tanıdığım nedir?

Az bir şey…

"Kitabi" diye bağırdı, dinleyicilerden biri…

Tamamen haksız sayılmazdı…

Bu İslam'la yaşadığım ilk hayati şoktu…

Ezenlere karşı öfke duydum...

Fakat bu öfkenin gereğini yerine getirmedim, çünkü ben ezenlerin tarafındaydım...

Çölün kamaştırmadığı bir bakış, böyle bir bakışı geleceğe yöneltebilecek miyim?

İlk defa geçmişimin muhasebesini alenen, yani bu "Çağın Bir Çocuğunun İtirafları "nı yaparken, benim ve alınyazımın tek ve aynı şey olduğuna kendimi inandırmak istemedim mi?

İslam, Hz. Muhammed'in tebliğiyle doğmuş yeni bir din değildir…

Allah, kendisine şöyle demesini buyurur: "Ben peygamberler arasında bir ilk değilim " (Ahkaf, 46/9)…

Kur'an, Hz. İbrahim'in inananların babası olduğunu söyler…

Hz. Musa, Hz. İsa, Hz.Muhammed, aynı Allah'ın elçileridir…

Hayatımın bir muhasebesini yapmak için uzun bir "inziva" ya çekiliyorum…

İlk önce Kur'an'ı derinlemesine yeniden düşünmeye yöneliş…

Yüce Allah'ın yakınlarına kadar yükselerek bütün göklerin bütün katlarını dolaşır…

Mucize heveslileri, bunu bir rüya değil de mucizevî bir seyahat olarak değerlendirmek maksadıyla, Hz. Peygamber'in Mekke'den Kudüs'e "Gece Yolculuğu" ile ilgili ilk ayet hakkındaki tefsirleri toplayıp yığdılar…

Nitekim bu sure Dante'ye, onun dini destanı olan İlahi Komedya'sını ilham etmiştir…

Miraç, her ibadetin ruhudur…

Çünkü o an, eylemlerimizin her birini ferdin bakış açısı olmayan bir bakış açısı gündelik meşguliyetlerden kurtulunduğu andır...

Cenevre'de, 2 Temmuz 1982'de, imam Buzuzu'nun önünde Müslümanlığa girişin anahtarı olan "Allah 'tan başka ilah yoktur ve Hz. Muhammed O 'n un elçisidir" kelime-i tevhidini söylediğimde demek ki, kendimi bu karara tamamıyla hazır ve bunun bütün sorumluluğunu üstlenecek durumda hissediyorum…

O gün, hem iç tedirginliği veren bir kopuş, hem de sükûnet verici bir bağlanış duygusu içindeyim…

***

Kitapta yazar, tüm Müslüman ülkeleri kaleme alarak, haklarında görüşlerini belirtmiştir…

Türkiye’deki Müslüman Türk cemaatlerinin davetini sevinçle kabul ediyorum…

Çünkü İslam'ın camilerdeki taşa işlenmiş mesajını, gözlerimle tekrar okumayı arzuluyorum…